TASAVVUF
ΘTasavvuf hareketinin ortaya çıkışı ve gelişmesi de Abbâsîler dönemine rastlar. Tasavvufun doğuşunu hazırlayan İbrahim b. Edhem ve Şakîk-ı Belhî gibi Horasanlı zâhid sûfîlerle, zühd konusundaki eserleri günümüze kadar gelen Abdullah b. Mübârek, Ahmed b. Hanbel gibi zâhid âlimler ve Allah sevgisini zühd hayatının hâkim unsuru olarak kabul eden Basra zühd ekolünün temsilcisi Râbiatü’l-Adeviyye, bu dönemin başında yaşamışlardır.
ΘRemle’de ilk zâviyeyi kuran Ebû Hâşim gibi bazı zâhidler, yine bu dönemde sûfî adıyla anılmaya başlamıştır. Tasavvufun gerçek kurucuları sayılan Ma’rûf-i Kerhî, Cüneyd-i Bağdadî, Bâyezîd-i Bistâmî, Hâris el-Muhâsibî, Sehl et-Tüsterî, Hakîm et-Tirmizî, Mansûr el-Hallâc, ve Zünnûn gibi sûfîlerin hepsi Abbâsîler döneminde yaşamışlardır.
ΘHamdûn el-Kassâr tarafından kurulan, kılık kıyafet ve şekle önem vermeyen Melâmetîlik anlayışının ortaya çıkışı da bu dönemin önemli tasavvuf hareketleridir. Tasavvuf hareketinin gelişmesi sırasında, özellikle Yunan felsefesine dair kaynakların Arapça’ ya çevrilmesinden sonra, dış kaynaklı bazı düşünce ve görüşlerin bir kısım mutasavvıflar üzerinde etkili olduğu, bu yüzden hulul, ittihad ve ibâhiyye fikrini benimseyen birtakım tasavvufî zümrelerin ortaya çıktığı görülmektedir.
ΘMutasavvıflar arasında az da olsa bu tür düşüncelere sahip kimselerin bulunması, bazı fıkıh ve kelâm âlimlerini tasavvufa karşı tavır almaya sevketmiştir. Bu tür tasavvufî zümrelere karşı takınılan tavra mukabil, şer’î ölçülere bağlı tasavvuf zümreleri İslâm ülkelerinin her tarafında geniş bir serbestlik içinde faaliyette bulunmuş ve hatta bazen Bağdat’taki halifeler tarafından himaye bile edilmişlerdir. Tasavvufun temel kaynakları sayılan eserler de Abbâsîler döneminde kaleme alınmıştır.
ΘBugünkü anlamıyla tarikat müessesesinin Abbâsîler’in son döneminde ortaya çıktığı ve Abbâsîler’den sonraki dönemde tekke ve zâviyeleriyle İslâm ülkelerinin her tarafına yayıldığı görülmektedir. Bu tarikatlardan başlıcaları ve kurucuları şunlardır.
øøEbû İshak el-Kâzerûniye nisbet edilen Kâzerûniyye,
øøAbdülkâdir-i Geylâni’nin kurduğu Kâdiriyye,
øøAhmed er-Rifâînin kurduğu Rifâiyye,
øøAhmed Yesevî’ye nisbet edilen Yeseviyye,
øøNecmeddîn-i Kübrâ’ya nisbet edilen Kübreviyye,
øøEbû Hafs es-Sühreverdî’nin kurduğu Sühreverdiyye
øøMuînüddin Hasan Çiştî’nin kurduğu Çiştiyye,
tarıkatlardan bazıları günümüze kadar geldiği görülmüştür.
ΘBâyezîd-i Bistâmî ile tasavvuf dili haline gelmeye başlayan Farsça, Senâî ve Attâr gibi şâirler vasıtasıyla Abbâsîler’in son döneminde tasavvuf edebiyatındaki yerini almıştır. Yine bu dönemde Ahmed Yesevî ve dervişleri sayesinde Türkçe de tasavvuf dili olma yoluna girmiştir.
ΘTarikatların temel eserleri, tekke, zâviye, ribat, hankâh, türbe ve diğer müesseseleriyle tasavvuf, Abbâsîler döneminde en parlak ve en verimli çağını yaşamıştır.