ÖZÜR HALİ
1-Özür hâli ne demektir ve özür sahibi kimse ne zaman abdest alır?
&Fıkıhta özür kavramının en çok kullanıldığı konuların başında, sürekli devam eden abdest bozucu hâller gelir. Sürekli burun kanaması, idrarını tutamama, sürekli kusma, yellenme, yaranın sürekli kanaması ve akması, kadınların istihaze durumları gibi abdesti bozan ve süreklilik taşıyan bedenî rahatsızlıklara özür, böyle kimselere de özür sahibi denir.
&Bir kimsenin ibadet konusunda özür sahibi sayılabilmesi için özrünün, bir namaz vakti içinde abdest alıp namaz kılacak kadar bile kesilmemesi ve her namaz vaktinde en az bir defa tekrarlaması gerekir. Özür hâli, sebebin tam bir namaz vakti süresince kesilmesiyle ortadan kalkar (İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, I, 504-505).
&Özür sahibi kimse Hanefî mezhebine göre her namaz vakti için abdest alır. Zira Hz. Peygamber(s.a.s.) özür sahibi bir kadına böyle yapmasını bildirmiştir (Buhârî, Vudû’, 63). Özür sahibi, özür hâlinin abdesti bozmadığını varsayarak o vakit içinde aldığı abdestle, onu bozan yeni bir durum meydana gelmedikçe, dilediği kadar farz, vacip, sünnet, kaza namazı, cuma ve bayram namazı kılabilir, Kâbe’yi tavaf edebilir, Mushaf’ı tutabilir (Merğînânî, el-Hidâye, I, 219-220). Ancak özür sahibinin abdesti namaz vaktinin çıkmasıyla bozulur. Dolayısıyla yeni namaz vaktinde tekrar abdest alması gerekir.
&Özür sahibi kimsenin abdesti özür hâli dışında abdesti bozan diğer şeylerle bozulur (Kâsânî, Bedâî’, I, 28). Mesela idrarını tutamayan ve bu sebeple özür sahibi sayılan kimsenin, burnunun kanamasıyla veya yellenmesiyle abdesti bozulur.
&İmam Şâfiî’ye göre özür sahibi kimsenin bir namaz vakti içinde kılacağı her farz namaz için ayrı ayrı abdest alması gerekir. Zira onun abdesti kıldığı namaz bitince son bulmuş olur. Bu abdest ile dilediği kadar nafile namaz kılabilir (Şirbînî, Muğni’l-muhtâc, I, 175).
&Mâlikî mezhebine göre özür sahibinin abdesti, vaktin girmesi veya çıkması ile değil, özrün dışında abdesti bozan bir şeyin meydana gelmesi ile bozulur (İbn Rüşd, Bidâye, I, 35; Desûkî, Hâşiye, I, 114-118).
&Bir kimsede bulunan özürlülük durumunun o kişiyi ileri derecede sıkıntıya sokması ve abdest almada ciddi zorluklarla karşı karşıya bırakması hâlinde Mâlikî mezhebinin bu görüşü ile amel edilebilir.
2-Özür sahibi kimsenin sabah namazı için aldığı abdest ne zamana kadar devam eder?
&Özür sahibinin abdesti Hanefî mezhebinde tercih edilen görüşe göre namaz vaktinin çıkması ile bozulur. Buna göre sabah namazı için alınan abdest de sabah namazının vaktinin çıkması (güneşin doğması) ile bozulmuş olur. Ancak sabah namazının vakti içinde özrünün geçici olarak kesildiği bir anda abdest alır ve henüz özrü tekrar ortaya çıkmadan ve abdestini bozacak başka bir şey de meydana gelmeden güneş doğarsa, bu durumda namaz vaktinin çıkmasıyla abdesti bozulmuş olmaz.
&Özür sahibi kişi güneş doğduktan sonra aldığı abdestle abdestini bozacak başka bir şey olmadığı sürece, Cuma namazı dâhil öğle vaktinin sonuna kadar dilediği namazları kılabilir. Çünkü vakit çıkmamıştır (Merğînânî, el-Hidâye, I, 223; Kâsânî, Bedâî’, I, 29).
&Mâlikî mezhebine göre özür sahibinin abdesti, vaktin girmesi veya çıkması ile değil, özrün dışında abdesti bozan bir şeyin meydana gelmesi ile bozulur (İbn Rüşd, Bidâye, I, 35; Desûkî, Hâşiye, I, 114-118).
&Bir kimsede bulunan özürlülük durumunun o kişiyi ileri derecede sıkıntıya sokması ve abdest almada ciddi zorluklarla karşı karşıya bırakması hâlinde Mâlikî mezhebinin bu görüşü ile amel edilebilir.
3-Özür sahibinin elbise veya bedenine bulaşan özür kaynaklı necaset namaza engel midir?
&İslam dininde yükümlülükler mükelleflerin güçlerine uygun olarak belirlenmiştir. “Allah, bir kimseyi ancak gücünün yettiği şeyle yükümlü kılar.” (Bakara, 2/286) âyeti, bu temel ilkeyi açık bir şekilde ortaya koymaktadır. İslam, özür sahiplerinin ibadetlerini yerine getirebilmeleri için birtakım kolaylıklar getirmiştir.
&Bu çerçevede özür sahibi kimsenin çamaşırına özür yerinden çıkarak bulaşan kan, irin, idrar, cerahat gibi şeyler özür hali devam ettiği müddetçe namaza engel olmaz. Ancak bunlar alınan birtakım tedbirlerle kişinin çamaşırına veya elbisesine tekrar bulaşmayacaksa, necasetin temizlenmesi gerekir (İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, I, 506-507).
4-İdrar torbası kullanan hastalar özür sahibi hükmüne girer mi?
&İdrarını tutamama veya başka rahatsızlıklar sebebi ile idrar torbası kullanmak zorunda kalan kimseler özür sahibi sayılırlar. (Kâsânî, Bedâî’, I, 28, 29; Merğînânî, el-Hidâye, I, 219,220). Böyle kimseler Hanefi mezhebine göre her vakit için bir abdest almak suretiyle namazlarını kılarlar.
&Bu abdestle vakit içinde diledikleri kadar farz veya nafile namaz kılabilirler (Merğînânî el-Hidâye, I, 219). Mâlikî mezhebine göre ise özür sahibinin abdesti, vaktin girmesi veya çıkması ile değil, özrün dışında abdesti bozan bir şeyin meydana gelmesi ile bozulur (İbn Rüşd, Bidâye, I, 35; Desûkî, Hâşiye, I, 114-118).
&Bir kimsede bulunan özürlülük durumunun o kişiyi ileri derecede sıkıntıya sokması ve abdest almada ciddi zorluklarla karşı karşıya bırakması hâlinde Mâlikî mezhebinin bu görüşü ile amel edilebilir.
5-Kalın bağırsak ameliyatından dolayı abdestini tutamayan kimsenin durumu nedir?
&Özür sahibi kimsenin çamaşırına özür yerinden çıkarak bulaşan kan, irin, idrar, dışkı, cerahat gibi şeyler özür hali devam ettiği müddetçe namaza engel değildir. Zira özür hâli devam ettiği için bundan kaçınılması mümkün değildir (İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, I, 506-507).
&Kalın bağırsak ameliyatı olup da sürekli dışkı çıkaran ya da bir namaz vakti hiç kesilmeden dışkı çıkarıp, sonra da her namaz vakti bu özrü en az bir kez tekrarlanan kişi özür sahibi sayılır. Böyle kimseler Hanefi mezhebine göre her vakit için bir abdest almak suretiyle namazlarını kılarlar. Bu abdestle vakit içinde diledikleri kadar farz veya nafile namaz kılabilirler (Merğînânî el-Hidâye, I, 219).
&Mâlikî mezhebine göre ise özür sahibinin abdesti, vaktin girmesi veya çıkması ile değil, özrün dışında abdesti bozan bir şeyin meydana gelmesi ile bozulur (İbn Rüşd, Bidâye, I, 35; Desûkî, Hâşiye, I, 114-118).
&Bir kimsede bulunan özürlülük durumunun o kişiyi ileri derecede sıkıntıya sokması ve abdest almada ciddi zorluklarla karşı karşıya bırakması hâlinde Mâlikî mezhebinin bu görüşü ile amel edilebilir.
6-Hemoroid/basur hastalığı sebebiyle meydana gelen kanamadan dolayı abdest bozulur mu?
&Hemoroid ya da başka bir uzvun kanaması ile Hanefilere göre abdest bozulduğundan kanaması süreklilik taşıyan kimse özür sahiplerine tanınan kolaylıktan istifade edebilir. Ancak kanadığı hâlde akmayan ve çıktığı yerin dışına taşmayan kanamalar abdesti bozmaz (Mevsılî, el-İhtiyâr, I, 49-50). Şâfiî ve Mâlikî mezheplerine göre ise, kanama, hangi miktar ve nitelikte olursa olsun abdesti bozmaz (İbn Kudâme, el-Muğnî, I, 247).
7-Kolostomi (kalın bağırsağın ameliyatla karın ön duvarına ağızlaştırılması) ameliyatı geçiren kişi abdest konusunda nasıl hareket etmelidir?
&Kolostomi hastalığında doğrudan karın duvarına yapıştırılan bir torbaya gelen dışkının kontrolsüz bir şekilde boşaltılması söz konusudur. Bu durumda olan hastalar, özürlü olarak kabul edilip ibadetlerinde özürlülere tanınan kolaylıklardan yararlanırlar. Buna göre sadece abdest durumu, özür sahibi olmayan insanlardan farklıdır. Abdest dışındaki diğer dinî görevlerde ise özür sahibi olmayan insanlar gibi davranırlar. Özürlü kimse Hanefî mezhebine göre her namaz vakti için abdest alır. Zira Hz. Peygamber(s.a.s.) özürlü bir kadına böyle yapmasını bildirmiştir (Buhârî, Vudû’, 63).
&Özürlü, özür hâlinin abdesti bozmadığını varsayarak o vakit içinde aldığı abdestle, onu bozan yeni bir durum meydana gelmedikçe, dilediği kadar farz, vacip, sünnet, eda ve kaza namazı, cuma ve bayram namazı kılabilir, Kâbe’yi tavaf edebilir, Mushaf’ı tutabilir (Merğînânî, el-Hidâye, I, 219-220). Ancak özür sahibinin abdesti namaz vaktinin çıkmasıyla bozulur. Dolayısıyla yeni namaz vaktinde tekrar abdest alması gerekir.
&Özür sahibi kimsenin abdesti özür hâli dışında abdesti bozan diğer şeylerle bozulur (Kâsânî, Bedâî’, I, 28). Mesela idrarını tutamayan ve bu sebeple özürlü sayılan kimsenin, burnu kanamakla veya yellenmekle abdesti bozulur.
&Şâfiîlere göre özürlü kimsenin bir namaz vakti içinde kılacağı her farz namaz için ayrı ayrı abdest alması gerekir. Zira onun abdesti kıldığı namaz bitince son bulmuş olur. Bu abdest ile dilediği kadar nafile namaz kılabilir (Şirbînî, Muğni’l-muhtâc, I, 175).
&Mâlikî mezhebine göre özür sahibinin abdesti, vaktin girmesi veya çıkması ile değil, özrün dışında abdesti bozan bir şeyin meydana gelmesi ile bozulur (İbn Rüşd, Bidâye, I, 35; Desûkî, Hâşiye, I, 114-118).
&Bir kimsede bulunan özürlülük durumunun o kişiyi ileri derecede sıkıntıya sokması ve abdest almada ciddi zorluklarla karşı karşıya bırakması hâlinde Mâlikî mezhebinin bu görüşü ile de amel edilebilir.
&Bu noktada ilave edilmelidir ki özürlü kimsenin çamaşırına, özür yerinden çıkarak bulaşan kan, irin, idrar, dışkı, cerahat gibi necis (pis) maddeler ise namaza engel değildir. Necasetin az veya çok olması hükmü değiştirmez. Özür devam ettiğinden dolayı bundan kaçınılması mümkün değildir. Ancak bu necis maddeler çamaşırına veya elbisesine tekrar bulaşmayacaksa, yıkanması gerekir (İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, I, 506-507).
8-Özür sahibi bir kimse cemaate namaz kıldırabilir mi?
&Abdest bakımından özür sahibi olan kişi, kendisi gibi özür sahibi olanlara imam olarak namaz kıldırabilir. Fakat bu kişi özrü olmayanlara imam olamaz. Çünkü imamın durumu cemaatin durumundan aşağı olmamalıdır (Merğînânî, el-Hidâye, I, 374,375; İbn Kudâme, el-Muğnî, III, 11 vd.). Şâfiîlere göre ise herhangi bir özrü olmayan kişiler, özür sahibi olan kimseye uyabilirler (Şirbînî, Muğnî’l-muhtâc, I, 367).
Devamlı burun kanaması, idrar tutamama, sürekli kusma, yaranın devamlı kanaması ve akması gibi abdesti bozan ve en az bir namaz vakti süresince abdest alıp namaz kılacak kadar bile kesilmeden devam eden ve bundan sonra her namaz vaktinde en az bir defa tekrarlanan bedenî rahatsızlıklara özür/mazeret, böyle kimselere de özür sahibi kimse denilir. (Kâsânî, Bedâî’, I, 28, 29; Merğînânî, el-Hidâye, I, 219, 220)
Buna göre; kendisinden devamlı idrar veya dışkı geldiği için stoma torbası kullanmak zorunda olan hastalar, dinî açıdan özür sahibi konumundadırlar. Özür sahipleri, her namaz vakti için abdest almak suretiyle namazlarını kılarlar. Bu abdestle vakit içinde diledikleri kadar farz veya nafile namaz kılabilirler. (Merğînânî, el-Hidâye, I, 219) Bu özürleri dışında abdesti bozan başka bir hâl olmadıkça o namaz vakti içinde abdestleri devam eder, yeni vakit girince bozulur. Bununla birlikte abdest almakta ciddi anlamda zorlanan hastalar, Mâlikî mezhebinin, “Özür sahibinin abdesti, vakitlerin girip çıkmasıyla değil, özrü dışında abdesti bozan başka bir şeyin meydana gelmesiyle bozulur.” şeklindeki görüşüyle amel edebilir.
İslam dininde yükümlülükler mükelleflerin güçlerine uygun olarak belirlenmiştir. “Allah, bir kimseyi ancak gücünün yettiği şeyle yükümlü kılar.” (Bakara, 2/286) âyeti, bu temel ilkeyi açık bir şekilde ortaya koymaktadır. İslam, özür sahiplerinin ibadetlerini yerine getirebilmeleri için birtakım kolaylıklar getirmiştir. Stomalı bireyler de özür sahiplerine tanınan bu kolaylıklardan istifade ederler. Özür sahibi kimseler, her vakit için abdest alır ve mazeret teşkil eden rahatsızlığından başka (stomadan idrar, dışkı ve gaz çıkması haricinde) abdesti bozan bir hâl meydana gelmedikçe bu abdestle o vakit içerisinde dilediği kadar namaz kılar ve abdestli olmayı gerektiren diğer ibadetlerini yaparlar. (Kâsânî, Bedâî’, I, 28-29) Bununla birlikte abdest almakta ciddi anlamda zorlanan hastalar, Mâlikî mezhebinin özürlünün abdestiyle ilgili yukarıda açıklanan hükmüyle de amel edebilirler.
Bu çerçevede özürlü kimsenin çamaşırına özür yerinden çıkarak bulaşan kan, irin, idrar, dışkı, cerahat gibi şeyler özrü devam ettiği müddetçe miktarı veya hacmi ne olursa olsun namaza engel olmaz. Ancak bunlar kişinin çamaşırına veya elbisesine tekrar bulaşmayacaksa yıkanması gerekir. (İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, I, 506-507)
Ayrıca vücuttaki su kaybının fazla olması gibi sebeplerle uzman bir doktor tarafından oruç tutmaması söylenen stomalı bireyler, oruçlarını sağlıklarına kavuştukları zaman kaza ederler. Eğer hastalık kalıcı ise tutamadıkları her bir oruç için bir fidye verirler.
Stomalı bireyler kendilerinden istemsiz olarak sürekli gelen idrar veya dışkı sebebiyle özür sahibi kimselerden sayılırlar. Bundan dolayı her namaz vakti için abdest alır ve vakit içerisinde dilediği kadar farz ve nafile namaz kılabilirler. Kolostomi ve ileostomi hastalarının kendilerinden sürekli gelen dışkı ve gazdan, ürostomi hastalarının da idrardan dolayı yeniden abdest almalarına gerek yoktur. Bu akıntıların namazda olması da hükmü değiştirmez. Uzanarak uyuma, vücudun herhangi bir yerinin kanaması gibi abdesti bozan başka bir sebep olmadıkça kişi bu haliyle istediği kadar namaz kılabilir. Ancak yeni vaktin girmesiyle abdesti bozulmuş olacağından tekrar abdest alması gerekir. Bununla birlikte abdest almakta gerçekten zorlanan hastalar, Mâliki mezhebinin özürlünün abdestiyle ilgili Mâlikî mezhebinin, “Özür sahibinin abdesti, vakitlerin girip çıkmasıyla değil, özrü dışında abdesti bozan başka bir şeyin meydana gelmesiyle bozulur.” şeklindeki görüşüyle de amel edebilirler.