NAMAZIN SÜNNETLERİ VE ADABI
1-İftitah tekbirinde elleri kaldırmanın hükmü nedir?
&İftitah tekbirini alırken, elleri yukarıya kaldırmak sünnettir. Çünkü Hz. Peygamber(s.a.s.), bu tekbiri alırken ellerini kaldırmıştır (Nesâî, İftitah, 2; Tahâvî, Şerhu me‘âni’l-âsâr, I, 195-196). Hanefî mezhebine göre erkekler iki elini, avuçların iç kısımları kıble istikametine yönelik olarak ve başparmaklar kulak yumuşakları hizasına gelecek şekilde kaldırırlar. Kadınlar ise omuzlarının hizasına kadar kaldırırlar (Merğînânî, el-Hidâye, I, 307-309). Diğer mezheplerde erkekler de ellerini omuz hizasına kadar kaldırırlar.
2-Namaz kılarken kıyamda ayaklar arası açıklık ne kadar olmalıdır?
&Namazda kıyamda iken iki ayağın arasındaki açıklık konusunda sarih bir hadis bulunmadığından, miktarın ne olacağı konusunda İslam âlimleri farklı görüşler belirtmişlerdir.
& Hanefî mezhebine göre kıyamda iki ayağın arası, dört parmak kadar açık bulundurulmalıdır (Şürünbülâlî, Merâkı’l-felâh, s. 95). Şâfiî mezhebine göre iki ayak arası bir karış kadar açık tutulmalıdır (Zekeriyyâ el-Ensârî, Esne’l-metâlib, I, 162). Mâlikî ve Hanbelî mezheplerine göre ise ayaklar aşırı sayılacak kadar fazlaca açılmamalı, tümüyle de bitiştirilmemelidir (Zühaylî, el-Fıkhu’l-İslamî, I, 695).
3-Namazlarda Sübhâneke okurken “ve celle senâük” kısmı niçin okunmaz?
&Namazın başında okunan “Sübhâneke” zikri ile ilgili sahih hadislerde “ve celle senâüke” lafzı yer almamaktadır (Ebû Dâvûd, Salât, 124). Bundan dolayı namazlarda bu cümle okunmaz (Merğînânî, el-Hidâye, I, 315).
&Cenaze namazı ise, ölüye dua olduğu için, başka duaların da yapılması mümkün olduğu gibi, “Sübhaneke” zikrine “Allah’ım senin şanın yücedir” anlamındaki “celle senâuke” ifadesi de eklenebilir (Tahtâvî, Hâşiye, s. 58; Mehmet Zihnî, Nîmet-i İslam, s. 427). Zira namaz dışında yapılan bazı zikir ve dualarla ilgili rivayetlerde bu ifade yer almaktadır.
4-Namazda Fâtiha suresi okunduğunda “âmîn” demenin hükmü nedir?
& “Âmîn”, Yüce Allah’ın kabul etmesini temenni amacıyla duanın sonunda söylenen sözdür. Hz. Peygamber(s.a.s.), duanın sonunda “âmîn” denilmesini tavsiye etmiştir (Buhârî, Ezan, 111; Müslim, Salât, 72, 74, 75; İbn Mâce, İkâmetu’- Salât, 14).
&Hanefî mezhebine göre Fâtiha’nın sonunda “âmîn”in gizli söylenilmesi sünnettir. Bu konuda imam, cemaat ve yalnız başına kılanlar arasında fark yoktur (İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, II, 172).
&Şâfiî mezhebine göre ise “âmîn”, açık kıraatli namazlarda açıktan, gizli kıraatli namazlarda gizlice söylenir (Şîrâzî, el-Mühezzeb, I, 139-140).
5-Namazda Fâtiha’dan sonra okunacak ayet veya sûreler için besmele çekilir mi?
&Namazda her rekâtın başında ve Sübhâneke’den sonra kırâata başlamadan önce besmele çekilir. Fâtiha’dan sonraki zamm-ı sûre için ise ayrıca besmele çekilmez (Zeylaî, Tebyîn, I, 112).
6-Farz namazların üçüncü ve dördüncü rekâtında Fatiha’dan sonra niçin başka ayet veya sure okunmaz?
&Kur’an’da ibadetler ayrıntıları belirtilmeksizin emredilmiştir. Farz, vacip veya nafile bütün ibadetlerin nasıl ve ne şekilde yapılacağı ise, Hz. Peygamber(s.a.s.) tarafından belirlenmiştir. Namazın kaç rekât kılınacağını, nerede ve nasıl kıraat, zikir, tesbih, tahmid veya dua yapılacağını, rükûnun ve secdenin nasıl ve kaçar defa olacağını Hz. Peygamber(s.a.s.) göstermiş ve “Benim kıldığım gibi siz de namazı kılınız” (Buhârî, Ezan, 18) buyurmuştur. Yani ibadetleri, nasıl emredilmişse o şekilde yapmak durumundayız.
Farz namazların son iki rekâtında Fâtiha’dan sonra sûre okunmamasını da bu çerçevede değerlendirmek gerekir. Bununla birlikte farzların son iki rekâtında Fâtiha’dan sonra sûre okunursa bu, namaza bir zarar vermez. Hanefî mezhebindeki makbul görüşe göre sehiv secdesi de gerekmez (İbn Nüceym, el-Bahr, II, 102; Halebî, es-Sağîr, s. 175).
7-İlk iki rekâtta okunan âyetlerin veya surelerin sonraki rekatlarda tekrarlanmasının hükmü nedir?
&Dört rekâtlı sünnet namazlarda her iki rekât müstakil kabul edildiğinden (İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, II, 456) 1. ve 2. rekâtta okunan zamm-ı sûreleri 3. ve 4. rekâtta da okumak, namaza bir zarar vermez. Ancak bilenlerin başka âyet/sûre okuması daha doğru olur.
8-Erkeklerin namazda başlarını örtmeleri gerekir mi?
&Hz. Peygamber(s.a.s.) ve ashab-ı kiram, İslam öncesinde olduğu gibi İslam’dan sonra da günlük hayatlarında örf ve iklim şartları gereği başlarını örtmüşlerdir. Resûl-i Ekrem(s.a.s.) günlük kıyafeti ile namazlarını kılmış, ibadet için ilave veya bazı özel giysiler giymemiştir. Takke üzerine sarık sardığı gibi, sarıksız takke ve takkesiz sarık kullandığı da olmuştur (Bkz. Tirmizî, Libâs, 12, 42; İbnü’l-Kayyım, Zâdü’l-me‘âd, I, 135; Müttakî, Kenzü’l-ummâl, VII, 121).
&Bazı âlimler Hz. Peygamberin(s.a.s.) bu uygulamalarını göz önüne alarak namazda erkeklerin başını örtmesini sünnet kabul etmişlerdir. Bu yaklaşıma göre baş açık namaz kılmak, sünneti terk etmek anlamına geleceğinden tenzîhen mekruh sayılmıştır (İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, II, 407; Şürünbülâlî, Merâkı’l-felâh, s. 130).
&Diğer bazı âlimler ise bunu örf gereği kabul ettiklerinden başı açık namaz kılmakta bir sakınca olmadığını belirtmişlerdir (Bkz. Şâtıbî, el-Muvâfakât, II, 489). Sonuç olarak namaz kılarken başın takke, sarık vb. bir şeyle örtülmesi evladır. Bununla birlikte baş açık bir hâlde namaz kılmak da caizdir.
9-Erkeklerin kolu kıvrık veya kısa kollu gömlek ile namaz kılmaları caiz midir?
&Namaz kılan kimse, mânen, Yüce Allah’ın huzuruna çıkmaktadır. Bu sebeple, kılık kıyafeti düzgün olmalıdır. Eskiden kolları sıvamak kibir alameti sayıldığı için, kolu kıvrık namaz kılmak mekruh kabul edilmiştir (el-Fetâva’l-Hindiye, I, 118). Ancak günümüzde böyle bir algı söz konusu değildir. Öte yandan erkeklerin, kısa kollu gömlekle de namaz kılmalarında bir sakınca yoktur. Çünkü bu tutum da, kolları kıvırıp sıvamakta olduğu gibi yadırganacak bir durum olmaktan çıkmıştır.
10-Kadınlar namazda ellerini erkekler gibi bağlayabilirler mi?
&Namazda, sağ el sol elin üstüne gelecek şekilde elleri bağlamak sünnettir (Buhârî, Ezân 87; Müslim, Salât 54; Ebû Dâvûd, Salât 122; Tirmizî, Salât 75; İbn Mâce, İkâmetü’s-Salât 3). Ancak bu bağlamanın nerede olacağına dair farklı rivayetler bulunmaktadır. Bu rivayetler ile sahabe ve tâbiîn uygulamalarına bağlı olarak, erkekler bazı mezheplere göre göbek altında, bazı mezheplere göre göğüslerinin üzerinde, bazılarına göre ise göğüs ile göbek arasında ellerini bağlarlar.
&Kadınların ellerini bağlaması, namazda elleri bağlamanın sünnet olduğunu kabul eden âlimlerin ittifakına göre, göğsün üzerine bağlama şeklindedir. Bu bağlama şekli, kadınların vücut yapısı bakımından tesettürün ruhuna daha uygun bir davranış olarak yorumlanmıştır. Bu yorum ve eskiden beri süren uygulama, kadınların el bağlamalarının Hz. Peygamber(s.a.s.) devrinde de böyle olduğunu ileri sürmeye imkân vermektedir (Mevsılî, el-İhtiyâr, I, 163-164; Tehânevî, İ‘lâü’s-sünen, II, 669-675). Namazda ellerin nerede bağlanacağına dair dile getirilen görüşler, namazın esasını ilgilendiren hususlardan olmadığından bu görüşlerden herhangi birine göre davranan bir kişinin namazı bozulmaz.
11-Mescid-i Haram’da namaz kılarken kıyam hâlinde nereye bakılmalıdır?
&Başka yerlerde olduğu gibi Mescid-i Haram’da namaz kılan kimse de secde edeceği yere bakar. Zira Resûlullah(s.a.s.), namazda kıyam hâlinde secde mahalline bakardı (Mevsılî, el-İhtiyâr, I, 158; İbn Âbidîn, Reddu’l-muhtâr, II, 176). Başını çevirmeden gözünün görüş alanına giren bir noktaya bakmasında da kerâhet yoktur (Merğînânî, el-Hidâye, II, 18). Buna göre, namaz kılan kimse Ka’be’ye de bakabilir.
12-Namazda huşû için nelere dikkat edilmelidir?
&Kur’an-ı Kerim’de huşû ile namaz kılmak, müminin ayırıcı niteliklerinden biri olarak zikredilir (Mü’minûn, 23/2). Resûlullah(s.a.s.), “Namaz gözümün nuru kılındı.” (Nesâî, İşretü’n-nisa,1; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, XIX, 305) buyurarak namazın özel durumuna işaret etmektedir. Namazda huşû; dikkati dağıtacak dış etkenlerden uzak olup kalbin Allah’a bağlanabilmesi ile gerçekleşir. Kişinin iç dünyasında yaşadıkları, düşünceleri namazındaki huşûunu etkiler ve davranışlarına da yansır. Bu sebeple namaz kılarken kişi Allah’ın huzurunda bulunduğunun bilincinde olmalı, zihin ve gönül dünyası ile namaza yönelmeli; sağa sola bakmak, elbisesiyle oynamak ve ta’dîl-i erkâna riayet etmemek gibi hâl ve hareketlerden kaçınmalıdır. Okuduğu sûre ve zikirlerin anlamına odaklanmaya çalışmalıdır. Bunun yanında namazda iken akla gelen harici düşüncelerin peşine düşmemeye ve Rabbinin huzurunda olduğunu hatırlayarak zihnini toparlamaya gayret etmelidir.
13-Kadınlar çıplak ayakla namaz kılabilirler mi?
&Kadınların ayakları Hanefî mezhebinde tercih edilen görüşe göre avret mahalli olmadığından, topuklarından yukarısı açık olmamak kaydıyla çorapsız namaz kılabilirler (Merğînânî, el-Hidâye, I, 289,290; Mevsılî, el-İhtiyâr, I, 101-103). Diğer mezheplerde ise, kadınlar açısından ayaklar da örtülmesi farz olan yerlere dâhil olduğundan örtülmesi gerekir. Bu görüşe göre kadının ayakları çıplak olarak kıldığı namaz sahih olmaz (İbn Kudâme, el-Muğnî, II, 328-329; Şirbînî, Muğni’l-muhtâc, I, 285). İhtiyatlı olan, kadınların namaz kılarken ayaklarını örtmeleridir.
14-Erkeklerin çorapsız namaz kılmaları caiz midir?
&Hz. Peygamberin(s.a.s.) çorapsız olarak namaz kıldırdığı kaynaklarımızda sabittir (Ebû Dâvûd, Salât, 91). Bu sebeple çorapsız olarak namaz kılmakta bir beis yoktur. Ancak mescitlere çorapsız girmek sağlık, temizlik vb. nedenlerden ötürü örfte hoş karşılanmıyorsa, bundan kaçınmak uygun olur. Çorap giyenlerin de çorapları temiz olmalıdır.
15-İş elbisesi ile namaz kılınabilir mi?
&Namazın şartlarından birisi necasetten (pislikten) taharettir. Namaz kılacak kişinin elbisesinde, bedeninde ve namaz kılacağı yerde, kan, idrar, şarap, dışkı gibi namaza mani necasetler bulunmamalıdır.
&İşin cinsine göre iş elbisesinde bulunan badana, boya, madenî yağlar, pas ve benzeri kirler necaset olmadıkları için namazın sıhhatine engel değildir (Merğînânî, el-Hidâye, I, 228-248). Ancak, namaz için camiye veya mescide gidecek kişinin temiz elbise giymesi Kur’an-ı Kerim’in tavsiyesidir. (A’râf, 7/31).
16-Gülmek namazı bozar mı?
&Namazda aslolan kulun Rabbinin huzurunda olduğu bilinciyle huşu içerisinde kılınmasıdır. Fakat elde olmayan sebeplerle meydana gelen gülmenin namaza etkisi üç şekilde değerlendirilebilir:
1-Namazda iken yanındakilerin duyabileceği şekilde sesli olarak gülmek; bununla Hanefîlere göre hem abdest hem de namaz bozulur (Serahsî, el-Mebsût, I, 172; Merğînânî, el-Hidâye, 116,117).
İbn Üsâme’nin babasından naklettiği bir hadiste şöyle denilmektedir: “Biz Resûlullah’ın peşinde namaz kılarken görme özürlü birisi bir çukura düştü. Biz de adamın hâline güldük. Bunun üzerine Resûlullah yeniden abdest alıp namazı baştan itibaren iade etmemizi emretti.” (Dârekutnî, es-Sünen, I, 295) Şafiîlere göre kahkaha namazı bozsa da abdesti bozmaz. Çünkü namazın dışındayken kahkaha abdesti bozmadığına göre namazdayken de bozmaz (Şirbînî, Muğni’l-muhtâc, I, 64, 108).
2- Namaz kılan kimsenin kendisinin duyabileceği kadar gülmesiyle yalnızca namaz bozulur.
3- Kişinin kendinin ya da yakınındakinin işitmeyeceği şekilde gülümsemesi namazı da abdesti de bozmaz (Mevsılî, el-İhtiyâr, I, 55-56).
17-Kıraat hataları namazı bozar mı?
Namazda yapılan kıraat hatalarının (zelletü’l-kâri), namazı bozup bozmayacağı konusunda fakihler birtakım ölçüler getirmişlerdir. Bunlar şöyle özetlenebilir: Kur’an, kasten manası değişecek derecede yanlış okunursa namaz bozulur. Hata ile veya unutarak yanlış okunması hâlinde ise;
a) Yanlışlık kelimelerin harekelerinde ise, manada bir değişiklik olsa da namaz bozulmaz.
b) Yanlışlık durak yerlerinde yapılırsa; yani durulacak yerde geçilip geçilecek yerde durulursa, manasında değişiklik olup olmadığına bakılmaksızın namaz bozulmaz.
c) Bir harf yerine başka bir harf okunması şeklinde meydana gelen yanlışlıkta, mananın değişip değişmediğine bakılır.
&Buna göre; bir harf değişir de bu değişiklikle kelimenin manası değişmez ve Kur’an’da da o kelimenin benzeri varsa namaz bozulmaz. Şayet harf değişmekle kelimenin manası bozulmaz ve fakat bu kelimenin bir benzeri Kur’an’da yoksa İmam Ebû Hanîfe ve İmam Muhammed’e göre namaz bozulur, İmam Ebû Yûsuf’a göre bozulmaz. Eğer harfin değişmesiyle mana değişir ve Kur’an’da da benzeri yoksa namaz bozulur. Namaz esnasında az veya çok miktarda âyet atlamakla namaz bozulmaz. Bir kimse kıraati, namazı bozacak derecede hatalı yapar ancak geri dönüp hatasını düzeltirse namazı caiz olur (el-Fetâva’l-Hindiyye, I, 87 vd. ; İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, II, 393-396).
18-Namazda harfleri yerli yerince çıkarmamakla namaz bozulur mu?
&Namazda Kur’an’dan bir bölüm okumak farzdır. Bu farzın yerine getirilmiş olması için, Kur’an’ın doğru, usûlüne uygun olarak okunması gerekir. Okuyucunun sürçmesi ve yanılmasına zelletü’l-kâri veya lahn denir.
&Namazdaki kıraatlerde sin ve sad gibi mahreç yakınlığı bulunan harflerde, harflerin tam mahrecinden çıkarılamaması durumunda namaz bozulmaz. Fakat âlimlerin çoğunluğu “Allahü ehad” yerine “Allahü ehat” demenin namazı bozacağı görüşünde oldukları için, İhlas sûresini okurken “Ehad” kelimesini “Ehat” gibi okumamaya dikkat etmek gerekir. Aynı zamanda mahreç yakınlığı olmamakla birlikte bazı harfler yaygın olarak karıştırıldığı için ayırt etme zorluğu bulunan bu çeşit harflerin birbiri yerine geçirilmesi durumunda birçok fakihe göre namaz bozulmaz. Mesela ( ض ) harfi yerine ( د ), ( ذ ) yerine ( ظ ) harflerinin okunması böyledir. Çünkü bu durumlarda zaruret ve kaçınılması mümkün olmayan bir durum (umûm-ı belvâ) vardır. Fakat mahreçleri ayrı harfler birbiri yerine telaffuz edilir de mana değişirse namaz bozulur. Geriye dönüp doğru telaffuz edilirse namaz sahih olur (el-Fetâva’l-Hindiyye, I, 87; İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, II, 394-396).
&Şâfiî mezhebine göre ise kişi öğrenmeye gücü ve imkânı olduğu halde namazda Fâtiha suresindeki bir harfi başka bir harf ile değiştirirse kıraati sahih olmaz. Ancak hemen ardından doğrusunu okursa namazı sahih olur. Bu bağlamda örneğin Fâtiha suresindeki “ولا الضالين” ifadesindeki ( ض ) harfinin mahrecini öğrenme imkân ve gücüne sahip olan kimse, bu harfin yerine ( ظ) harfini söylerse tercih edilen görüşe göre namazı bozulur. Ancak harfin doğru okunuşunu öğrenme imkânı ve gücü yoksa namazı bozulmaz (Remlî, Nihâyetu’l-Muhtac, I, 481). Fâtiha sûresi dışındaki diğer sûre veya âyetlerdeki okuyuş ve mahreç hatalarının ise namaza herhangi bir etkisi olmaz.
19-Namaz kılarken dünyevi düşüncelere dalmak namazı bozar mı?
&Namaz kılarken, dünyevi düşüncelerin akla gelmesi, birçok insanın karşılaştığı bir durumdur. Ancak namaz kılanın huşû ve huzur içerisinde olması önemlidir (Mü’minûn, 23/2). Dolayısıyla mümkün olduğu kadar namaza odaklanmak gerekir. Bunun için Allah Teala’yı görüyormuşçasına (Buhârî, İmân, 37) ibadet etmek ve namazı, kılınan son namaz gibi düşünerek O’na yönelmek (İbn Mâce, Zühd, 15) gerekir.
&Namazda haricî düşünceler ile ilgili olarak Hz. Peygamber(s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Namaz için ezan okunduğu zaman şeytan, ezanı işitmemek için geriye dönüp olanca hızıyla kaçar, ezan bitirildiği zaman gelir. Namaz için kâmet getirilince yine geri dönüp kaçar. Kâmet bitirilince yine gelir, insan ile kalbi arasına sokulur. Filan şeyi hatırla, filan şeyi hatırla, diyerek (namaza başlamadan evvel insanın) hiç de aklında olmayan şeyleri hatırlatır durur. Nihayet insan kaç rekât kıldığını bilemez olur. İşte herhangi biriniz kaç rekât; üç rekât mı, yoksa dört rekât mı kıldığını bilmediği zaman, oturur hâlde iki kere secde (sehiv secdesi) etsin.” (Buhârî, Ezan, 4; Sehv, 6,7;el-Amel fi’s-Salât, 18)
&İslam âlimleri bu hadisi şeriften hareketle namazda, akla ve kalbe gelen düşüncelerden dolayı, namazın bozulmayacağını ifade etmişlerdir (Kâsânî, Bedâî’, I, 215; Şevkânî, Neylü’l-evtâr, III, 392). Ancak akla gelen dünyevi düşüncelerle meşgul olmamak gerekir. Zira kişinin bu tür düşüncelerden sıyrılmaya çalışmayıp bunlarla meşgul olması, namazın hem çirkinliklerden alıkoyma gücünü hem de sevabını azaltacaktır. Dolayısıyla namazda iken akla gelen haricî düşüncelerin peşine düşmemek ve Allah Teâlâ’nın huzurunda olduğunu hatırlayarak zihni toparlamaya çalışmak gerekir.
20-Namazda örtülmesi gereken bir yeri açılan kişinin namazı bozulur mu?
&Gerek tek başına gerekse cemaatle kılınan namaz esnasında örtülmesi gereken bir organ, kişinin iradesi dışında açılır ve hemen örtülürse namaz bozulmaz. Eğer açılan yer bir organın dörtte biri oranına ulaşmış ve bir rükün eda edilecek (Sübhânellâhi’l-azîm diyecek) kadar açık kalmış ise namaz bozulur. Kendi iradesi ile bilerek açacak olursa, namaz fâsit olur (Merğînânî, el-Hidâye, I, 290-291).
21-Namaz kılanın önünden geçilmesi namazı bozar mı?
&İster kapalı, ister açık alanda olsun zorunlu olmadıkça namaz kılan birisinin önünden geçilmemelidir. Hz. Peygamber(s.a.s.) namaz kılanın önünden geçmektense 40 yıl beklemenin daha hayırlı olacağını belirtmiştir (Müslim, Salât, 261). Namaz kılanın da, uygun bir yere durmak veya sütre vb. bir şey koymak suretiyle önünden geçilmemesi için önlem alması gerekmektedir. Zira Hz. Peygamber(s.a.s.), önünden insan veya hayvanların geçmesi muhtemel olan bir yerde namaz kılan kişinin önüne sütre (değnek veya başka bir şey) koymasını tavsiye etmektedir (Müslim, Salât, 241, 242). Sütreyi terk etmek ise mekruhtur.
&Cemaatle kılınan namazlarda, sadece imamın sütre edinmesi yeterlidir; diğerlerinin sütre koyması gerekmez (Buhârî, Salât, 90). Namaz kılanın önündeki sütrenin ardından geçmekte bir sakınca yoktur. Namaz kılanın önünden geçen kimse sorumlu olmakla birlikte, önünden geçilen kişinin namazı bozulmaz. Fakat büyük camilerde, namaz kılanın secde mahallinin uzağından geçmek caizdir (Kâsânî, Bedâî’, I, 217).
22-Namaz kılarken zarar vermesi muhtemel haşerâta müdahale namazı bozar mı?
&Namazda sinek, arı gibi küçük haşerâtı el hareketi ile kovmak namazı bozmaz. Ayrıca akrep, yılan, fare ve diğer saldırgan canlılar zarar verecekse namaz kılan kimsenin bu hayvanları öldürmesi halinde namazı bozulmaz (Mevsılî, el-İhtiyâr, I, 216; İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, II, 421).
23-Rükuya veya secdeye giderken pantolonu çekmek namazı bozar mı?
&Kişi namaz kılarken, namaza halel getirecek hareketlerden kaçınmalı, azalarını kontrol ettiği gibi, kalbini de Allah’a yöneltmelidir. Namaza aykırı olup ‘amel-i kesîr’ olarak nitelenen hareketlerin namazda yapılması namazı bozar. Amel-i kalîl denilen, basit hareketler ise namazı bozmaz. Amel-i kesîr için net bir tanım yapma imkânı olmamakla birlikte, tanımlardan birinde dışarıdan gözlemleyen kişide, namazda olunmadığı izlenimini verecek kadar hareket etmek şeklinde izah edilmiştir. Amel-i kalîl ise bunun zıddıdır. Diğer bir tarife göre de iki el ile yapılması adet olan işler amel-i kesîr, bir el ile yapılan işler ise amel-i kalîldir. Zorunlu olmadıkça pantolonu veya elbiseyi rükûya veya secdeye giderken çekmek, namaz dışı bir işle meşguliyet olduğu ve namazda olması gereken huşûya aykırı düştüğü için mekruhtur, fakat namazı bozmaz (Kâsânî, Bedâî’, I, 215; Merğînânî, el-Hidâye, II, 16,17). Pantolonu amel-i kesîr sayılacak bir tarzda çekmek ise namazı bozar.
24-Namaza ait olmayan bir hareketi, bir özre dayanmaksızın çokça yapmanın hükmü nedir?
&Namaza ait olmayan bir hareketi, bir özre dayanmaksızın çokça yapmak, yani amel-i kesîr Hanefîlere göre namazı bozar. Amel-i kesîr için net bir sınır çizmek zordur. Kimi âlimlere göre namazdan olmayan bir hareketi iki elle birden yapmak, kimilerine göre bir hareketi üç defa peş peşe yapmaktır. Tercih edilen diğer görüşe göre ise dışarıdan gözlemleyen kişide, namazda olunmadığı izlenimini verecek bir davranışta bulunmaktır. Bu bakımdan, namazdaki eylemlere benzemeyen ve namazla bağdaşmayan bir davranış, namazda olunmadığı izlenimini veriyorsa amel-i kesîr çerçevesine girer ve namazı bozar. Namaz kılan kişi, namazdaki hareketlerini ve bunların namazını bozup bozmadığını bu açıklamalara göre değerlendirmelidir (İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, II, 385, 406-407).
25-Son rekâtı kıldığını zannederek oturan kimse namazını nasıl tamamlar?
&Farz veya nafile namaz kılarken, son rekâttan önceki herhangi bir rekâtın sonunda, bu rekâtları son rekât zannederek oturup teşehhütte bulunduktan sonra selam veren bir kimse; şayet göğsünü kıbleden çevirmek, konuşmak ve gülmek gibi namaza aykırı bir davranışta bulunmamışsa, hemen ayağa kalkarak kalan rekâtları tamamlar. Namazın sonunda sehiv secdesi yapar; böylece namazı tamamlanmış olur. Fakat namazda eksik bıraktığı rekâtları tamamlamadan selam verip namazı bozan bir davranışta bulunmuşsa, namazı başından alarak tekrar kılması gerekir (Merğînânî, el-Hidaye, II, 81; İbn Nüceym, el-Bahr, I, 311; İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, II, 558-559).
26-Namaz hangi hâllerde bozulabilir?
&Namazı, mazeretsiz bozmak haramdır. Ancak bazı durumlarda namazı bozmak vacip, bazı durumlarda mubah, bazen de müstehap olur. İnsan canına yönelik bir tehlike karşısında; mesela saldırıya uğrayan, ateşe, suya düşen bir insanın yardım istemesi hâlinde ona yardım etmek maksadıyla namazı bozmak vacip olur. Bir malın telef olmasını, çalınmasını önlemek gayesiyle namazı bozmak mubahtır. Tek başına namaz kılan bir kişinin, cemaatle namaz kılmanın faziletini kazanmak için namazı keserek farza yetişmesi ise müstehaptır (İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, II, 504-505).
27-Namaz kılarken anne-babanın seslenmesi durumunda namaz bozulmalı mıdır?
&Farz olan bir namazı kılarken anne veya babadan birinin çağırması durumunda ilke olarak namazı bozmak gerekmez. Ancak anne-baba veya başka birisi ciddi bir tehlike veya ihtiyaçtan dolayı kişiden yardım isterlerse, o takdirde kişi namazını bozar (İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, II, 504-505).
&Nafile namaz kılmakta olan bir kimseyi, anne veya babası çağırdığında ise, ciddi bir ihtiyaç olmasa bile kişi namazını bozar ve anne-babasına itaat eder. Ancak anne-baba çocuklarının namaz kılmasına karşı olduklarından dolayı ve onun namazını bozmak gayesiyle çağırırlarsa onlara itaat etmek gerekmez. Bu istisna dışındaki hâllerde anne-babaya itaat etmek nafile namaza devam etmekten önce gelir. Bu hükmün delili ise Cüreyc kıssasıdır (İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, II, 504). Geçmiş ümmetler zamanında yaşayan bu kimsenin, nafile namaz kılarken kendisine seslenen annesine cevap vermediğinden annesinin bedduasını aldığı ve birtakım sıkıntılara düştüğü bizzat Hz. Peygamber tarafından haber verilmiştir (Müslim, Birr, 7, 8).
28-Cemaatle namaz kılınırken bayılan, hastalanıp düşen, kalp krizi geçiren birine müdahale etmek için namazı bozmak caiz midir?
&İslam dini, canın, malın, dinin, aklın ve neslin korunmasını zorunlu saymış, bunları korumaya yönelik her şeyi farz, bunlara zararlı olan her şeyi de haram kılmıştır (Şâtıbî, el-Muvâfakât, I, 31 v.d.). Buna göre insan hayatı son derece önemlidir, korunmalıdır. Namaz da dinin beş temel esasından birisidir ve dinin direğidir (Tirmizî, Îmân, 8; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, XXXVI, 344-345, XXXVI, 387).
&Buna göre başlanan bir namaz normal şartlarda bozulmaz. Ancak; malı korumak, canı korumak ve önemli olan herhangi bir şeye zarar gelmesini önlemek amacıyla zarurî durumlarda farz veya nafile namaz bozulabilir (el-Fetâva’l-Hindiyye, I, 121). Bu itibarla, cemaatle namaz kılınırken bir kişinin bayılması, kalp krizi geçirmesi, silahla vurulması, denize veya kuyuya düşme tehlikesi geçirmesi vb. durumlarda, yanı başındakilerin namazlarını bırakıp ona yardımcı olmaları gerekir. Bu kişiler namazlarını daha sonra iade ederler (İbn Nüceym, el-Bahr, I, 276). Zira Allah zaruri durumlarda kul haklarına öncelik verilmesini istemiştir. (Serahsî, el-Mebsût, II, 186).
29-Namaz kıldıktan sonra iç çamaşırda ıslaklık görülmesi durumunda ne yapılmalıdır?
&Küçük abdest bozduktan sonra idrar yolunda kalabilecek idrar damla ve sızıntılarının tamamen kesilmesi için bir süre bekleme, bundan sonra vücuttaki idrar sızıntılarını temizleme işlemine fıkıh dilinde “istibrâ” denilir. Özellikle erkekler açısından istibrâ önemlidir. Şayet özür hâli söz konusu değilse vücuttan idrar sızıntısı olduğu sürece abdest geçerli olmaz. Bunun için de idrarın vücuttan iyice çıkmasını beklemek, bu amaçla biraz hareket etmek, yürümek veya öksürmek gerekir (İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, I, 558). Zira Hz. Peygamber, “İdrardan sakınınız, çünkü kabir azabının çoğu idrardan sakınmama sebebiyledir.” (Buhârî, Vudû, 55; İbn Mâce, Tahâret, 26) buyurmuştur.
&Bu itibarla istibrâ yaptığı hâlde namaz kıldıktan sonra iç çamaşırında ıslaklık gören kişi bunun idrar olduğunu bilmiyorsa temizlenme sırasında kullandığı temiz sudan kaynaklandığını varsayar ve vesveseye itibar etmez. Hatta kişi vesveseli biri ise istibrâ yaptıktan sonra uzvuna ve çamaşırına az bir temiz su serpmesi ve ileride göreceği ıslaklığı idrara değil, bu suya hamletmesi tavsiye edilmiştir (İbn Nüceym, el-Bahr, I, 252; el-Fetâva’l-Hindiyye, I, 55). Ancak kişi, namazdan sonra çamaşırında gördüğü ıslaklığın, namazdan önce veya namaz esnasında çıkan bir idrar damlası olduğunu biliyor ve çıktığı anı hatırlıyorsa, o takdirde abdestsiz namaz kılmış sayılır. Çünkü idrar yolundan gelen akıntılar abdesti bozar ve abdestsiz kılınan namaz iade edilir (Merğînânî, el-Hidâye, I, 106). Ayrıca ıslaklığın boyutları el ayasından daha fazla ise, çamaşırını değiştirmesi veya kirlenen kısmı yıkaması gerekir.
30-Secdede ayakların yerden kesilmesi namaza zarar verir mi?
&Secde ederken, rüknü yerine getirecek (Sübhânellâhi’l-azîm diyecek) kadar bir süre ayak parmaklarından birinin yere dokunması yeterlidir. Ayakların en az birisi bu kadar süre ile yere dokunmazsa namaz sahih olmaz (Aliyyü’l-kârî, Fethu bâbi’l-‘inâye, I, 228; Şürünbülâlî, Merâkı’l-felâh, 85-86).
31-Sarhoşken namaz kılınabilir mi?
&Öncelikle belirtmek gerekir ki, alkollü içki ve uyuşturucu kullanmak haramdır. Bu sebeple bir Müslümanın alkollü içki içmesi ve uyuşturucu kullanması düşünülemez. Ancak her nasılsa bu haramı işleyen kişi, bunun haramlığını inkâr etmedikçe Müslümandır. Dolayısıyla ibadetleri yerine getirmekle mükelleftir. Fakat sarhoşluk, kişinin bilincini etkilediği için bu hâlde iken kılınan namaz geçerli olmaz. Allah Teala, “Ey iman edenler! Sarhoş iken ne söylediğinizi bilinceye kadar namaza yaklaşmayın.” (Nisâ, 4/43) buyurmuştur.
&Kuşkusuz, dua ve ibadet bir idrak ve şuur işidir. Bunun içindir ki, bütün ibadetlerde Müslüman olma ve büluğ çağına ulaşmanın yanında akıllı olmak şart koşulmuştur. İbadetlerin makbul olması için, ibadet niyetiyle ve ihlasla yapılmaları gerekir. Bu sebeple namaz kılacak, oruç tutacak ve dua edecek kimsenin ne dediğini, ne yaptığını bilecek kadar ayık olması, aklının başında olması gerekir. Bu itibarla haram olmakla birlikte alkol alan veya uyuşturucu kullanan kişi, ne dediğini bilemeyecek kadar sarhoş değilse, bir başka ifadeyle ne yaptığını ve ne okuduğunu bilecek düzeyde bir bilince sahipse namazlarını kılması gerekir. Bunun için belirlenmiş bir süre yoktur.