NAFİLE NAMAZLAR
1-Farz namazlarla birlikte kılınan sünnet namazların dayanağı nedir?
&Hz. Peygamber(s.a.s.) farz namazların öncesinde ve sonrasında sünnet namazları kılmış ve ümmetine de tavsiye etmiştir. Bundan dolayı vakit namazlarıyla birlikte eda edilen düzenli (revâtib) sünnetler imkânlar ölçüsünde kılınmalıdır. Hz. Muhammed(s.a.s.) bir hadislerinde, “Her gün sabah namazından önce iki, öğleden önce dört, sonra iki, akşamdan sonra iki ve yatsıdan sonra iki olmak üzere 12 rekât nafile namaz kılmaya devam eden kişiye, yüce Allah cennette bir köşk inşa eder.” (Müslim, Salâtü’l-müsâfirîn, 101) buyurmuştur. İkindi namazı ile ilgili olarak da “İkindiden önce dört rekât namaz kılana Allah merhamet etsin.” (Ebû Dâvûd, Tatavvu’, 8) demiştir.
&Bir başka hadislerinde de, “Kıyamet gününde kulun ilk hesaba çekileceği şey farz namazdır. Eğer bu namazları tam olarak yerine getirmişse ne güzel. Aksi hâlde şöyle denir: Bakın bakalım, bunun nafile namazı var mıdır? Eğer nafile namazları varsa, farzların eksiği bu nafilelerle tamamlanır. Sonra diğer farzlar için de aynı şeyler yapılır.” (Ebû Dâvûd, Salât, 151; Tirmizî, Salât, 193) buyurmuştur.
2-Vakit namazlarıyla birlikte kılınan sünnetleri terk etmenin sakıncası var mıdır?
&Farz namazların öncesinde ve sonrasında kılınan revâtib sünnetler, müekked ve gayrimüekked sünnetler olmak üzere iki kısımdır. Müekked sünnet, Hz. Peygamberin(s.a.s.) sürekli kıldığı fakat bağlayıcı olmadığını göstermek amacıyla bazen terk ettiği; gayrimüekked sünnet ise bazen kıldığı, bazen de terk ettiği sünnet demektir. Gayrimüekked sünnetlere müstehab da denilmektedir. Müekked sünnetleri mazeret olmadan terk etmek doğru değildir. Mazeretsiz terk edilmeleri, ‘isâet’ yani yanlış ve kusurlu bir davranış olur; ancak azap gerektirmez. Gayrimüekked sünnetler ise mazeret olmadan da bazen terk edilebilirler. (İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, I, 218-221; II, 170, 451-453).
3-Nafile namazları camide mi yoksa evde mi kılmak daha faziletlidir?
&Hz. Peygamber(s.a.s.), farz namazların cemaatle kılınmasını tavsiye etmiş ve “Cemaatle kılınan namaz, yalnız kılınan namazdan yirmi yedi derece daha faziletlidir.” (Buhârî, Ezân, 30; Müslim, Mesâcid, 249-250) buyurmuştur. Diğer bir hadislerinde ise “Eğer müminler yatsı ve sabah namazlarını cemaatle kılmanın sevabını bilselerdi emekleyerek de olsa cemaate katılırlardı” (Buhârî, Ezân, 32) buyurmuştur.
&Hz. Peygamber(s.a.s.), gerek beş vakit farz namazların öncesinde ve sonrasında, gerekse farz namazlardan ayrı olarak sünnet ve nafile namaz kılar; sünnet ve nafile namazların evde kılınmasının daha uygun olacağını belirtirdi. Bir hadisinde şöyle buyurmuştur: “Ey İnsanlar! Evinizde namaz kılınız. Zira farz namaz dışındaki namazların en makbulü, insanın evinde kıldığı namazdır.” (Buhârî, Ezân, 81; Müslim, Salâtü’l-Müsâfirîn, 213) Diğer bir hadislerinde ise Hz. Peygamber(s.a.s.), “Biriniz farz namazını mescidde kıldığı zaman, o namazından evine de bir pay ayırsın. Zira Allah Teala, bu nafile namaz sebebiyle evinde hayır yaratır.” (Müslim, Salâtü’l-Müsâfirîn, 210; İbn Mâce, İkâmetü’s-Salat, 186) buyurmuş; hatta “Namaz kılmayarak evlerinizi kabirlere çevirmeyin” (Buhârî, Salât, 52) uyarısında bulunmuştur.
&Buna göre, farz namazların sünnetleri dâhil tüm nafile namazların camide kılınması mümkün olmakla birlikte, evlerde kılınması daha faziletlidir.
4-Sağlık ve güvenlik gibi görevlerde çalışan bir kimse namazların sadece farzını kılıp, sünnetleri terk edebilir mi?
&Vakit namazlarının öncesinde ve sonrasında kılınan sünnet namazlar, farz namazlara hazırlayıcı ve bu namazlarda oluşabilecek eksiklikleri tamamlayıcı ibadetler olarak değerlendirilmiş, ayrıca Hz. Peygambere(s.a.s.) bağlı olmanın bir göstergesi kabul edilmiştir. Bunun için de, bu namazların mümkün oldukça kılınması tavsiye edilmiştir. Nitekim Resûlullah(s.a.s.) bazı hadis-i şeriflerinde kulun mahşer gününde hesaba çekilirken eksik farz namazlarının, nafile namazlarla tamamlanacağını beyan etmişlerdir. Ebû Hureyre’nin (r.a.) Resûlullah’tan(s.a.s.) naklettiği bir hadiste şöyle buyrulur: “Hesap gününde kulun ilk hesaba çekileceği şey farz namazdır. Eğer bu namazı tam olarak yerine getirmişse ne güzel. Aksi hâlde şöyle denilir: Bakın bakalım, bunun nafile namazı var mıdır? Eğer nafile namazları varsa, farzların eksiği bu nafilelerle tamamlanır. Sonra diğer farzlar için de aynı şeyler yapılır.” (Tirmizî, Salât, 193; Ebû Dâvûd, Salât, 151; Nesâî, Salât, 9, İbn Mâce, İkâme, 202)
&Şu halde farz namazlar ile birlikte kılınan düzenli nafileler (revâtib sünnetler) de kılınmalıdır. Önemli mazeretleri olanlar ise alışkanlık haline getirmemek kaydıyla gerektiğinde bu sünnetleri terk edebilirler.
5-Cemaate yetişmek için sabah namazının sünneti terk edilebilir mi?
&Sünnetler içerisinde en kuvvetlisi, sabah namazının farzından önce kılınan iki rekâtlık namazdır. Çünkü bu namazla ilgili olarak, Hz. Peygamber’den(s.a.s.) bu namazın çok daha faziletli olduğuna dair, diğer nafile namazlar hususunda söylenmeyen sözler varid olmuştur. Hz. Peygamber(s.a.s.), “Sabah namazının iki rekâtı, dünya ve içindekilerden daha hayırlıdır.” (Müslim, Salâtü’l-Müsâfirîn, 96) buyurmuştur.
&Herhangi bir farz namaz için ikâmete başlandığında veya imam namaza başladığında nafile namaz kılmak mekruh olup, cemaate katılmak gerektiği hâlde, faziletinden dolayı sabah namazının farzından önce kılınan iki rekâtlık sünnet bundan istisna edilmiştir (Kâsânî, Bedâi’, I, 297). İmkân olduğunda bu faziletin kaçırılmaması gerekir.
&Bu itibarla bir kimse cemaatle kılınan sabah namazının farzının son rekâtına veya bazı görüşlere göre teşehhüdüne yetişebileceğini düşünüyorsa, sünneti kılmalıdır. Buna mukabil kişi, sünnetle meşgul olduğu takdirde farzın tamamını kaçıracağından endişe ederse sünneti terk ederek cemaate katılması gerekir.
6-Öğle ve yatsının son sünnetleri dört rekât olarak kılınabilir mi?
&Öğle ve yatsı namazlarının son sünneti, iki rekât olarak kılınabileceği gibi dört rekât olarak da kılınabilir. Nitekim Hz. Peygamberin(s.a.s.) öğle namazının son sünnetini dört rekât kıldığı ve tavsiye ettiğine dair rivayetler bulunduğu gibi (Ebû Dâvûd, Tatavvu’, 7; Tirmizî, Salât, 205), iki rekât kıldığı ve tavsiye ettiğine dair rivayetler de mevcuttur (Buhârî, Teheccüd, 29, 34; Ebû Dâvûd, Tatavvu’, 1). Ancak iki rekât kılındığına yönelik rivayetler daha kuvvetli ve meşhur olduğundan tercih edilmiş ve genel olarak uygulama bu yönde yerleşmiştir.
7-İkindi namazının sünneti ile yatsı namazının ilk sünnetinin birinci oturuşlarında niçin “salli” ve “barik” ve üçüncü rekâtın başında “sübhâneke” duaları okunur?
&Hanefilerde öğle ile Cuma namazlarının ilk sünnetleri hariç genel olarak nafile namazların her iki rekâtı müstakil bir namaz sayıldığı için, ilk oturuşlar da son oturuş konumunda olur. Bunun için ikindi ile yatsı namazlarının farzlarının öncesinde kılınan nafile namazların ilk oturuşlarında “Salli” ve “Bârik” duaları okunur. Aynı gerekçe ile ilk oturuştan kalktıktan sonra başlanacak rekâtta da “Sübhâneke” okunur (Bilmen, İlmihal, s. 141-142).
8-Revâtib sünnetler dışındaki nafile namazlarda kaç rekâtta selam vermek daha faziletlidir?
&Gece kılınan nafile namazlarda iki rekâtta bir, gündüz kılınanlarda ise dört rekâtta bir selam vermek Hanefîlere göre daha faziletlidir. Gündüz kılınan namazlarda bir selamla dört rekâttan, gece namazlarında ise tek selamla sekiz rekâttan fazla nafile kılmak mekruhtur (Mevsılî, el-İhtiyâr, I, 231-233; Aliyyü’l-kârî, Fethu bâbi’l-‘inâye, I, 331). Şâfiîlere göre hem gündüz hem de gece kılınan nafile namazlarda iki rekâtta bir selam verilir (Mâverdî, el-Hâvî, II, 289; Merğînânî, el-Hidâye, II, 37,38).
9-Hâcet namazı nasıl kılınır?
&Bir müslüman, ihtiyacı olan bir şeyi elde etmek için Allah’ın kendisine öğrettiği sebepleri ve kanunları elinden geldiği kadar yerine getirmeye çalışmalı ve sonucunu da Allah’tan beklemelidir. Bununla birlikte ahirete veya dünyaya ait bir dileğin gerçekleşmesi isteği ile Allah rızası için namaz kılması da uygundur. Kılınan bu namaza “Hâcet namazı” denir. Bu konuda Resûlullah(s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Kişi, ihtiyacı olan bir şeyi Allah’tan veya bir insandan isteyeceği zaman önce güzelce abdest alsın, sonra iki rekât namaz kılsın. Sonra Allah’ı anıp Resûlullah’a salavat getirsin ve şöyle desin: (“Hilim ve kerem sahibi Allah’tan başka ilah yoktur. Ulu arşın Rabbi Allah’ı noksan sıfatlardan tenzih ederim. Her türlü övgü âlemlerin Rabbi Allah’a mahsustur. Ey merhametlilerin en merhametlisi olan Allahım! Rahmetine vesile olacak amelleri, mağfiretini kazandıracak sebepleri, her çeşit iyiliği elde etmeyi ve her türlü günahtan kurtulmayı senden niyaz ediyorum. Affetmediğin hiçbir günâhımı, kaldırmadığın hiçbir sıkıntımı bırakma! Rızâna uygun olan her türlü dileğimi kabul buyur!”) (Tirmizî, Salât, 236; İbn Mâce, İkâmet’u-Salat, 189)
&Hâcet namazı dört veya iki rekât olarak kılınabilir. On iki rekât kılınabileceği şeklinde de rivayet vardır. Bu namazı dört rekât kılacak olan kişi, birinci rekâtında Fâtiha sûresinden sonra üç defa Ayetü’l-kürsî, diğer üç rekâtında da birer Fâtiha ile birer İhlas, Felak ve Nâs sûrelerini okur. Sonra da yukarıdaki duayı yapar (İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, II, 472-473).
10-Tahiyyetü’l-mescid namazının hükmü nedir? Kerâhet vakitlerinde kılınması caiz midir?
&Tahiyyetü’l-mescid namazının, camiye girildiğinde kılınması sünnettir. Nitekim Hz. Peygamber(s.a.s.), söz konusu namazla ilgili olarak; “Sizden biriniz mescide girdiğinde oturmadan iki rek‘at namaz kılsın.” (Müslim, Salâtü’l-müsâfirîn, 69) buyurmuştur. Tahiyyetü’l-mescid namazı Hanefilere göre iki veya dört, Malikilere göre ise iki rekât kılınır. Şâfiîlere göre aslolan iki rekât olmakla birlikte Şafii ve Hanbeliler bu niyetle istendiği kadar namaz kılınabileceğini ifade etmişlerdir.
&Hanefîler, nâfile namaz kılmanın mekruh sayıldığı vakitlerde tahiyyetü’l-mescid namazının kılınamayacağı kanaatindedir. Şâfiîlere göre tahiyyetü’l-mescid mutlak değil sebebe bağlı nâfile namazlardan olduğu için bu vakitlerde de kılınabilir (Şirbînî, Muğnî’l-muhtâc, I, 200).
&Ezan okunduğu sırada mescide giren kimsenin bu namazı kılması Hanefîlere göre mekruh iken Şâfiîlere göre mekruh değildir. Ancak müezzin kâmet getirirken veya cemaatle namaza başlandığında mescide giren kişinin tahiyyetü’l-mescid kılmasının mekruh olduğu hususunda ise fakihler görüş birliği içindedir.
&Hanefîler, Cuma namazında hatip minberde iken mescide giren kimsenin oturup hutbeyi dinlemesi gerektiğini ve tahiyyetü’l-mescid kılmasının mekruh olduğunu söylemiştir. Şâfiîlere göre ise uzatmamak ve iki rek‘atı geçirmemek şartıyla kılınmalıdır. Mescide giren kişinin, meşguliyet veya kerâhet vaktinin girmesi gibi sebeplerle bu namazı kılamaması durumunda, “Sübhânallâhi ve’l-hamdü lillâhi ve lâ ilâhe illallâhü va’llâhü ekber” demesi müstehaptır; bazı âlimler buna “ve lâ havle ve lâ kudrete illâ bi’llâhi’l-aliyyi’l-azîm” cümlesini de eklemiştir.
&Hanefiler, herhangi bir namazı kılmak veya farz namazı cemaatle kılmak suretiyle de mescidin hakkının verileceğini, dolayısıyla en az iki rek‘at farz veya nâfile namazı kılmak niyetiyle mescide giren kişinin kıldığı bu namazın, niyet etmese bile tahiyyetü’l-mescid yerine geçeceğini ve onun sevabını da kazanacağını belirtmişlerdir (Kâsânî, Bedâi’, I, 190-191).
&Mescid-i Harâm’ın tahiyyesi Kâbe’yi tavaf etmektir; tavaf niyetiyle oraya giren hemen tavafa başlamalı, tavaf niyeti olmaksızın giren ise tahiyyetü’l-mescid namazı kılmalıdır.
11-Kur’an okunurken camiye giren bir kimse, “tahiyyetü’l-mescid” namazını kılabilir mi?
&Kur’an okunurken kişinin zorunlu olmadıkça başka bir işle meşgul olmayıp Kur’an’ı dinlemesi gerekir. Nitekim, “Kur’an okunduğu zaman ona kulak verip dinleyin ve susun ki; merhamet olunasınız.” (A’râf, 7/204) meâlindeki âyet-i kerimede mü’minlere, Kur’an okunurken onun dinlenilmesi emredilmektedir.
&Ancak Kur’an dinlemek farz-ı kifâye olduğundan dinleyen birileri varsa, tahiyyetü’l-mescid namazı kılmak caizdir (İbn Âbidîn, Reddü’l-Muhtar, II, 268, 458-459).
12-Tesbih namazı nasıl kılınır?
&Tesbih namazı, ömürde bir kez olsun kılınması tavsiye edilen mendub bir namazdır. Resûl-i Ekrem(s.a.s.) amcası Abbas’a, “Bak amca, sana tam on faydası olan bir şey öğreteyim; bunu yaparsan günahlarının ilki-sonu, eskisi-yenisi, bilmeyerek işlediğin-bilerek işlediğin, küçüğü-büyüğü ve gizli yaptığın-açıktan yaptığın on türlü günahını Allah bağışlar.” diyerek bu namazı tavsiye etmiş ve öğretmiş; Hz. Abbas da bunu her gün yapamayız, deyince Hz. Peygamber, bu namazın haftada bir, ayda bir, yılda bir veya ömürde bir defa kılınmasının da yeterli olacağını belirtmiştir (Ebû Dâvûd, Tatavvu’, 14; Tirmizî, Salât, 238).
&Tesbih namazı dört rekât olup şöyle kılınır: “Allah rızası için tesbih namazı kılmaya” diye niyet edilerek namaza başlanır. Sübhâneke’den sonra 15 kere “Sübhânellâhi ve’l-hamdülillâhi velâ ilâhe illallahü vallahü ekber” denir. Sonra eûzü besmele çekilir, Fâtiha ve sûre okunduktan sonra 10 kere daha “Sübhânellâhi ve’l-hamdülillâhi velâ ilâhe illallahü vallahü ekber” denilir. Bu tesbih, rükûya varınca 10 kere, rükûdan doğrulunca 10 kere, birinci secdede 10 kere, secdeden kalkınca 10 kere, ikinci secdede 10 kere söylenir. Böylece her rekâtta 75 tesbih yapılmış olur. İkinci rekâta kalkılınca yine önce 15 kere tesbih okunur, ardından besmele çekilip Fâtiha ve sûre okunup 10 kere tesbih getirilir. Kalan rekatlar aynı şekilde tekrarlanır ve böylece 4 rekât tamamlanmış ve toplam üç yüz tesbih edilmiş olur.
&Tesbih namazı kerâhet vakitlerinde kılınmaz (İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, II, 30-31). Tesbih namazında sehiv secdesini gerektiren bir şey olursa, sehiv secdesi normal olarak yapılır, o secdelerde tesbih namazına özgü tesbihat yapılmaz (Tahtâvî, Hâşiye, s. 361).
13-Tesbih namazı cemaatle kılınabilir mi?
&Kaynaklarımız, tesbih namazını cemaatle kılınan nafile namazlar arasında saymamışlardır. Bu konuda Hz. Peygamberden(s.a.s.) de bir uygulama nakledilmediğinden, tesbih namazının cemaatle değil tek başına kılınması uygun olur.
&Kaynaklarımızda nafile namazlardan sadece teravih, küsûf (güneş tutulması) ve bir görüşe göre istiskâ (yağmur duası) namazının cemaatle kılınması meşru görülmüştür. Bunların dışındaki tüm sünnet ve nafile namazların cemaatle kılınması mekruhtur (Serahsî, el-Mebsût, II, 144).
14-Evvâbîn namazı nedir ve nasıl kılınır?
& ‘Evvâbîn’, tövbe edip Allah’a sığınanlar ve ona yönelenler anlamına gelir. Hz. Peygamber(s.a.s.), evvâbîn namazının vaktinin kuşluk vakti olduğunu bildirmiştir. (Müslim, Salâtü’l-müsâfirîn, 143, 144; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, IV, 366, 367, 372; Dârimî, Salât, 153). Bunun yanı sıra akşam namazından sonra kılınan nafile namaz (Taberânî, el-Mu‘cemü’l-evsat, I, 250; VII, 191) için de, “Evvâbîn namazı” tabiri kullanılmıştır. Hatta fıkıh geleneğinde ve halk arasında bu kullanım daha yaygındır.
&Senetleri bakımından zayıf olmakla birlikte Resûl-i Ekrem’den(s.a.s.) nakledilen “Kim akşam namazından sonra kötü söz söylemeksizin altı rekât namaz kılarsa, bu kendisi için on iki senelik ibadete denk tutulur” (Tirmizî, Salât, 209; İbn Mâce, İkāme, 185) rivayeti de bazı âlimlerce evvâbîn namazı ile irtibatlandırılmıştır. Ayrıca Hz. Peygamberin kendisinin de akşam namazından sonra altı rekât namaz kıldığı rivayet edilmiştir (Bkz. Şevkânî, Neylü’l-evtâr, III, 525).
&Altı rekâtlık bir namaz olan evvâbîn namazı, tek selamla kılınabileceği gibi ikişer rekat halinde üç selamla da kılınabilir (Şürünbülâlî, Merâkı’l-felâh, I, 148).
15- Teheccüd namazı nasıl kılınır?
&Teheccüd namazı, yatsı namazını kılıp bir miktar uyuduktan sonra kalkılıp gece kılınan nafile bir namazdır. Hz. Peygamber(s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Her kim geceleyin uyanır, ailesini de uyandırır ve iki rekât namaz kılarsa, Allah’ı çok zikreden erkekler ile kadınlardan yazılır.” (Ebû Dâvûd, Tatavvu’, 18) Başka bir hadiste de, “Farz namazlardan sonra en faziletli namaz gece namazıdır” (Müslim, Sıyâm, 202; Ebû Dâvûd, Sıyâm, 55) buyrulmuş olması, gece kılınan nafile namazların gündüz kılınanlardan faziletli olduğuna işaret etmektedir. Bunun gibi sözlü teşvikleri yanında fiilen de Hz. Peygamberin(s.a.s.) bu namazı devamlı kılmaya çalışması, teheccüd namazının bizim için sünnet olduğunu göstermektedir (İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, II, 467-468). Bazı rivayetlerde, Peygamberin(s.a.s.), yatsı namazını kıldıktan sonra vitir namazını kılmadan uyuduğu, gece yarısından sonra uyanıp bir müddet gece namazı kıldıktan sonra vitir namazını ve daha sonra da sabah namazı vakti girince sabah namazını kıldığı belirtilmektedir (Müslim, Salâtü’l-müsâfirîn, 182).
&Teheccüd namazı kılacak kişi, “Niyet ettim Allah rızası için teheccüd namazı kılmaya” şeklinde niyet edebilir. Teheccüd namazının iki-sekiz rekât arasında çiftli sayılarda kılınması tavsiye edilmiştir. Bununla birlikte, dileyen kimse daha fazla da kılabilir. Bu durumda iki rekâtta bir selam vermek daha faziletli olmakla birlikte, dört rekâtta da selam verilebilir (İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, II, 468-469).
&İki rekâttan fazla kılındığında arada konuşma, yeme içme gibi namaza aykırı davranışlarda bulunulmamışsa, tekrar niyet etmek gerekmez. Dört rekât olarak kılındığında, ikinci rekât sonunda teşehhüd için oturulduğunda “tahiyyat”tan sonra “Allahümme salli” ve “Allahümme barik” okunur. Üçüncü rekât için ayağa kalkıldığında önce “Sübhâneke” okunur, sonra “Eûzü besmele” çekilir ve Fâtiha suresi okunur.
16-İşrak veya duhâ (kuşluk) namazları ne zaman ve nasıl kılınır?
&İşrak veya duhâ namazı; güneşin doğup ufukta beş derece (bir mızrak boyu) yükselmesi ile kerâhet vakti çıktıktan sonra yani güneşin doğuşundan yaklaşık 40-50 dakika sonra ilk kuşluk vaktinde kılınır. Bir hadis-i kutsîde bu namazın faziletine işaretle şöyle buyurulur: “Ey Âdemoğlu, gününün ilk vakitlerinde benim için dört rekât nafile kılmaktan acizlik gösterme ki, günün sonunda seni korumayı tekeffül edeyim.” (Ebû Dâvûd, Tatavvu’, 12)
&Hadis kaynaklarında çokça teşvik edilen duhâ (kuşluk) namazı; dört, sekiz ve on iki rekât olarak kılınabilir (Müslim, Salâtü’l-müsâfirîn, 78-83). En az iki rekât olarak kılınabileceği de söylenmiştir. Bu namazda iki rekâtta bir selam vermek daha sevaptır. Ancak dört rekâtta bir de selam verilebilir (Tahtâvî, Hâşiye, s. 395).
17- İstihâre namazı nasıl kılınır? İstihâre nasıl yapılır?
&İstihâre, bir kimsenin yapmak istediği bir şeyin kendisi için hayırlı olup-olmayacağı konusunda bir işarete kavuşmak maksadıyla yatmadan önce iki rekât namaz kılarak Allah’a dua etmesidir. İnsanlar, bazen kendileri için önemli bir karar verecekleri veya bir seçim yapacakları zaman dünya ve ahiret bakımından kendileri için hangisinin daha hayırlı olacağını kestiremezler. Bunu anlayabilmek için istişare ederler ve Allah’tan yardım dilerler. Bu bakımdan istihâre, bir bakıma yapılacak işin hayırlı olmasını; hayırlı ise gerçekleşmesini Allah’tan dilemek ve O’ndan yardım istemektir. Hz. Peygamber ashabına her işte istihâreyi, Kur’an’ın bir suresini öğrettiği gibi öğretmiştir (Buhârî, Teheccüd, 25; Ebû Dâvûd, Vitir, 31).
&İstihâre namazı mendup olup, birinci rekâtında Fâtiha’dan sonra Kâfirûn sûresi; ikinci rekâtında Fâtiha’dan sonra İhlas sûresi okunur. Namazdan sonra istihâre duası yapılır. Hz. Peygamber, istihârede şöyle dua edilmesini tavsiye etmiştir: (Allah’ım! Senden, ilminle hakkımda hayırlı olanı bana bildirmeni, kudretinle bana güç vermeni istiyorum. Senin büyük fazlı kereminden ihsan etmeni istiyorum. Senin her şeye gücün yeter, ben ise acizim; Sen her şeyi bilensin, ben ise bilmem; çünkü Sen bütün gizli şeyleri en iyi bilensin. Allah’ım! Yapmayı düşündüğüm bu iş, benim dinim, hayatım, dünyam ve ahiretim bakımından hakkımda hayırlı olacaksa, bunu bana takdir eyle, onu bana kolaylaştır, uğurlu ve bereketli eyle! Eğer bu iş, benim dinim, yaşayışım, dünyam ve ahiretim bakımından kötü ise, onu benden, beni ondan uzaklaştır. Hayır, nerede ise, onu bana takdir et ve onunla beni hoşnut eyle!) (Buhârî, Teheccüd, 25; Da’avât: 48; Tirmizî, Salât, 237)
&İbadet ve sevap işlemek gibi iyi olduğu, haram ve günah gibi kötü olduğu kesin olarak bilinen şeylerde istihâre yapılmaz. İstihâre, yapılmasının doğru olup-olmadığında tereddüt edilen şeylerde yapılır ve yedi kere tekrarlanabilir. İstihâreden sonra, insanın gönlüne bir açıklık gelir ve ilk defa kalbe doğa”n şeyin hayırlı olduğu kabul edilerek ona göre hareket edilir (İbn Âbidîn, Reddü’l-Muhtar, II, 470-471). İstihâreden sonra rüya görmenin ve bu rüyayı iyiye veya kötüye yormanın dayanağı yoktur. İstihâre namazının kılınamaması hâlinde, sadece duası okunmakla yetinilir.
18-“Kabir-nur” namazı diye bir namaz var mıdır?
&Hz. Peygamber(s.a.s.) ve ashabından ‘kabir-nur namazı’ adıyla namaz kılındığına dair bir rivayet bulunmamaktadır. Dolayısıyla bu niyetle namaz kılmak bid’attır.
Ancak kişi istediği vakit nafile olarak dilediği kadar namaz kılar ve arkasından yapacağı duada kabir azabı ve kabirdeki şerlerden Allah’a sığınabilir. Zira Peygamberimiz(s.a.s.), duada kabir azabından Allah’a sığınmayı tavsiye etmiştir (Buhârî, Cenâiz, 86).
19-Kul hakkı namazı var mıdır?
&İslam dininde ibadetler, Allah ve Resûlü tarafından belirlenmiştir. Ne Kur’an’da ne de Sünnet’te “kul hakkı namazı” diye bir namazdan söz edilmiştir. Kişinin kul hakkından kurtulmasının yolu, hak sahibine hakkını vermesi ve onunla helalleşmesidir. Yaptığı zulüm için de Allah’a tevbe etmelidir. Tevbe etmeden önce iki rekât namaz kılınması menduptur. Kul hakkı konusunda Hz. Peygamber(s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Kimin üzerinde birinin namusu ya da malıyla ilgili bir zulüm varsa, altın ve gümüşün bulunmadığı kıyamet gününden önce onunla helalleşsin. Aksi takdirde kendisinin salih amelleri varsa, yaptığı zulüm miktarınca sevabından alınır, hak sahibine verilir. İyilikleri yoksa zulüm yaptığı kardeşinin günahından alınır, onun üzerine yükletilir.” (Buhârî, Mezâlim, 10).
20-Muharrem ayına özgü bir namaz ve oruç var mıdır?
&Mübarek gün ve gecelerde farz, vacip hükmünde bağlayıcı özel bir ibadet şekli yoktur. Sahih kaynaklarda Muharrem ayına özel bir nafile namazın olduğuna dair herhangi bir rivayet mevcut değildir.
&Mübarek gün ve gecelerde kaza namazları olanların öncelikle kaza namazlarını kılmaları uygun olur. Ayrıca Kur’an okumak ve anlamak, dinî eserlerden istifade etmek, zikir ve salavatla meşgul olmak da unutulmamalıdır. Muharrem ayı içerisinde oruç tutmak ise, müstehabtır. Bu ayın başında, sonunda veya ortasında yani 13, 14, 15’inci günlerinde ya da 9, 10 veya 10 ve 11’inci günlerinde oruç tutulabilir. Resûl-i Ekrem(s.a.s.) şöyle buyurmuşlardır: “Ramazan orucu dışında en faziletli oruç, Allah’ın ayı Muharremde tutulan oruçtur. Farzlar dışında en faziletli namaz da gece namazıdır.” (Müslim, Sıyâm, 202-203; Ebû Dâvûd, Savm 55; Tirmizî, Salât, 212; Nesâî, Kıyâmü’l-leyl, 6)
&Muharrem ayının onuncu gününe de, âşûrâ günü denmektedir. Resûlullah(s.a.s.), “Âşûrâ günü orucunun önceki yılın (küçük) günahlarına keffâret olacağını umarım.” (Tirmizî, Savm, 48) buyurarak, ümmetine bu günde oruç tutmayı tavsiye etmişlerdir. Âşûrâ günü oruç tutmakla ilgili olarak İbn Abbâs (r.a.) şöyle anlatıyor: “Resûlullah(s.a.s.) Medine’ye gelince, Yahûdilerin âşûre günü oruç tuttuklarını gördü. Onlara, ‘Bu da ne (niçin oruç tutuyorsunuz)?’ diye sordu. ‘Bu, salih (hayırlı) bir gündür. Allah, o günde İsrâiloğullarını düşmanlarından kurtardı. (Şükür olarak) Mûsâ o gün oruç tuttu.’ dediler. Resûlullah(s.a.s.) da, ‘Ben Mûsâ’ya sizden daha yakınım’ buyurup o gün oruç tuttu ve müslümanlara da tutmalarını tavsiye etti.” (Buhârî, Savm, 69; Müslim, Sıyâm 127; Ebû Dâvûd, Savm, 65)
&Hz. Peygamber(s.a.s.) döneminde Yahûdiler sadece Muharrem ayının 10. (âşûrâ) gününde oruç tuttuklarından, onlarınkine benzememesi için öncesine veya sonuna bir gün ilave edilerek oruç tutulmasını tavsiye etmiştir. Bazı rivayetlerde ise bir öncesine ve bir sonrasına ilave ederek üç gün oruç tutulmasını tavsiye etmiştir (Müttekî, Kenzü’l-ummâl, VIII, 570). Bu nedenle âşûrâ günü oruç tutulurken önemli olan âşûrâ gününü yalnız tutmamaktır. Bir önceki veya sonraki günü ilaveyle iki gün oruç tutulabileceği gibi her ikisini de ilave ederek üç gün de tutulabilir.
21-Kandil gecelerine ait özel bir namaz veya ibadet şekli var mıdır? Mübarek geceleri nasıl değerlendirmek gerekir?
&Hz. Peygamber(s.a.s.), bazı mübarek gün ve gecelerin değerlendirilmesini tavsiye etmiştir (Tirmizî, Savm, 39). Ancak bu gün ve gecelere ait özel bir namaz veya ibadet şeklinden bahsetmemiştir. Bu bağlamda mübarek gün ve geceleri, bağışlanma ve hayatımıza çekidüzen vermek için fırsat anı olarak görmemiz gerekmektedir. Dolayısıyla müminler kandil gecelerinde, hayatlarının gidişatını gözden geçirmeli; hata ve günahları için tövbe etmeli, dua ederek, Kur’an-ı Kerim okuyup anlamaya çalışarak, kaza veya nafile namaz kılarak bu fırsatları değerlendirmelidirler.
&Kandil gecelerinin gündüzlerinde yani geceyi takip eden ertesi günde oruç tutmak müstehaptır. Zira Hz. Peygamber(s.a.s.), “Şaban’ın ortasında (yani berat gecesinde) ibadet ediniz, gündüz oruç tutunuz. Allah o gece güneşin batmasıyla dünya semasında tecelli eder ve fecir doğana kadar, ‘Yok mu benden af isteyen onu affedeyim, yok mu benden rızık isteyen ona rızık vereyim, yok mu bir musibete uğrayan ona afiyet vereyim, yok mu isteyen…’ der.” (İbn Mâce, İkâmetü’s-Salat, 191) buyurmuştur.
22-Şükür secdesi nasıl yerine getirilir?
&Bir nimete kavuşan veya bir sıkıntıdan kurtulan müslümanın, şükrünü yerine getirmek maksadıyla Allah rızası için yaptığı secdeye ‘şükür secdesi’ denilir. Resûl-i Ekrem’in(s.a.s.) bir şeye sevindiğinde veya sevindirici bir haberle müjdelendiğinde Allah’a şükretmek için secde ettiği rivayet edilmiştir (Ebû Dâvûd, Cihad, 174; İbn Mâce, İkâmetü’s-salât, 192).
&Bu secdelerin abdestli olarak yapılacağı konusunda bir hadis bulunmamaktadır. Bazı fakihler namaza kıyas ederek abdesti gerekli görmüşlerdir. Şükür secdesi şöyle yapılır: Kıbleye dönerek tekbir alıp secdeye varılır, secdede iken tesbihatta bulunduktan sonra Allah’a hamd ve şükür edilip yine tekbir alarak ayağa kalkılır (İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, II, 597-598).