İSLAM TARİHİ İLE İLGİLİ KAVRAMLAR
&Acem: Arap kavminden olmayan demektir.
&Asabiyet: Araplarda kabile nizamının esasıdır. Bir kimsenin asabesini, yani baba tarafından akrabalarını veya genelde kabilesini, (ister haklı, ister haksız olsun her zaman) savunmaya hazır olmasına denir.
&Akabe Biati: Peygamberimiz ile Medinelilerin hicretten önce yaptıkları anlaşmadır.
&Asr-ı Saadet: Mutluluk asrı olarak ifade edilir. Peygamberimizin, peygamber olarak gönderildiği tarih ile vefat ettiği tarih arasında geçen zaman için kullanılır. Hz. Peygamber ve dönemi hakkında yazılan bazı eserlerin ortak adı.
&Ashâb: Hz.Peygamber’i gören ve onunla sohbet eden müslümanlardır.
&Asabe: Önceleri erkek çocuklar ve baba tarafından gelen erkek akraba anlamına gelen asabe kelimesi, Hz. Peygamber zamanından itibaren, diyet ve miras konusunda belirli yakınlar için kullanılmıştır.
&Ashab-ı Bedir: Bedir savaşında Hz. Peygamber’le birlikte savaşa katılan sahabeye Ashâb-ı Bedir denir.
&Ashâbu’s-Suffe: Hz. Peygamber(s.a.v)’in mescidine bitişik sofada(oda) barınan ve islâmî tedrisatla meşgul olan sahabilere denir.
&Ashab-i Fil: Fillerle bebaraber Kâbe`yi yıkmaya gelen Yemen Kralı Ebrehe`nin ordusu için kullanılan bir isimdir. Konu ile ilgili Fil Suresi nazil olmuştur. Ebrehe, Habeş hükümdarlığının Yemen valisi idi.
&Asabiyet: Sarmak, kuşatmak ve yakınlarını korumada aşırı gitmek anlamlarına gelen asabiyet, bir terim olarak, aralarında soy birliği veya başka sebeplerle yakınlık bulunanların, muhaliflerine karşı birlikte hareket etmelerini sağlayan dayanışma duygusu ve ruhu demektir.
&Bahire: Hz.Peygamberin henüz çocukken Suriye`de görüştügü rivayet edilen rahip. Rasulullah (s.a.v)’ın amcası Ebû Talib ile birlikte gittiği Suriye seyahati sırasında Busra şehri civarında karşılaştığı hıristiyan din adamı.
&Bahira Olayı: Ebu Talib’e yeğeninin yani Hz. Muhammed’in incil’de gönderileceği vaad edilen peygamber olduğunu bildirmesi olayına denir.
&Beşir: Müjde veren; Rasulullah(s a v), kendisine uyanları cennetle müjdelediğinden dolayı bu lakapla anılmıştır
&Bedevi: Hayvancılık, avcılık ve baskın gibi yollarla geçimlerini temin eden, çöl ve vahalarda develeriyle birlikte konar-göçer yaşayan Araplara denir.
&Bekkain: Çok ağlayanlar demektir. Fakir olduklarından dolayı Tebuk Seferi’ne katılmak için binek bulamayan, bu duruma çok üzülen ve ağlayan yedi kişi bekkain diye anılmışlardır.
&Buas: Hz. Peygamber’in Medine’ye hicretinden önce Evs ve Hazrec arasında meydana gelen savaşın adıdır.
&Buas Savaşları: Evs-Hacrec kabileleri arasinda 120 yıl süren savaşlar demektir. Bu savaşların sonuncusu hicretten 3 yıl önce oldu.
&Büvâne Töreni: Kureyş müşrikleri Büvâne putunun yanında yılda bir gün toplanırlar, ona tâzim için büyük bir tören yaparlardı.
&Biat(Beyat): Hz. Peygamber, kendisini Al-lah’ın rasulü olarak tasdik edenlerden (kadın-erkek) bağlılık akdi, sadakat ve iteat yemini alıyordu. Bu bağlılık Hz. Peygamberin şahsına değildir. Onun aracılığıyla, Allah’ü Teâlâ’ya verilmektedir Bu yemine biat denir. Başka bir ifade ile Hz. Peygamberden sonra islam devletlerinde idarecilerle halk arasında yapılan, seçim veya bağlılık karakteri taşıyan akte, sadakata ve iteate denir.
&Bi’ât-ı Rıdvân: Hudeybiye’de, Semûre is-mindeki ağacın altında 400 ashâb-ı kirâmın, Peygamberimize emirlerini kayıtsız şartsız yerine getireceklerine dâir verdikleri söz.
&Bi`set: Allah tarafindan Peygamber gönderilmesi.
&Car: Cahiliye döneminde resmi koruma altına alınan kimseye verilen isimdir.
&Cennetü’l-Bakı: Medine’de Mescidi Nebevi’ye çok yakın olan ve Peygamberimizin sağlığında sık sık ziyaret ettiği ve çokça sahabenin defnedildiği kabristanlığın adıdır. Hz. Peygamber(s.a.s.) zamanında Medine İslâm devletinin gerçekleşmesinden sonra kurulan bir mezarlıktır. Buna el-Bakî’, Cennetü’l-Bakî, Bakî’u’l-Garkad is-imleri de verilmiştir.
&Cennetü`l-Mualla: Mekke’de bulunan me-zarlığın adıdır. Hz. Peygamberin büyük dedelerinden Kusay, dedesi Abdülmutta-lib, amcası Ebu Talib, ilk hanımı Hz. Hatice bu mezarlığa defnedilmişlerdir.
&Cizye: Ehli kitaba dâhil olan zümrelere müslüman olmaları teklif edilir. Daveti kabul ederlerse müslüman olurlar. Daveti kebul etmeyip kendi dinlerinde kalmak isterlerse islam devletine belli bir mebla ödeyerek serbest kalırlar. Bu ödenen meblaya-vergiye cizye denir. Bunu da cizye tahsildarı toplar
&Delâil-i Nübüvve: Hz. Peygamber’in, vahyin inmeden önceki ve sonraki zamanlarda zuhur eden peygamberlik alâmetlerini anlatan eserlerdir.
&Dendân-ı Saâdet: Hz. Peygamberimiz’in Uhud Muhârebesi’nde kırılarak şehîd olan, mübârek dişinin bir parçasıdır.
&Dinar: Araplar para birimi olarak Bizans’a ait olan parayı kullanırlardı. Bu paranın adı dinardı.
&Dirhem: Araplar para birimi olarak İran’a ait olan parayı kullanırlardı. Bu paranın adı dirhemdi. Dirhem kelimesi necâset bahsinde ayrı, zekât bahsinde ayrı mânâ ifâde etmektedir. Necâsette bir miskal ile (4,8 gr.) ağırlık kasd edilirken, zekâtta tamâmen şer’î dirhem (3,365 gr.) ağırlık ifâde etmektedir. Örfî dirhem bundan daha az (3,20 gr.) ağır lıkta idi.
&Divan: Devlet idaresindeki çeşitli idari, askeri ve mali hizmetlerin yerine getirilmesinde kullanılan defterlere, bunların ve devlet memurlarının bulundukları yere verilen isme divan denir.
&Daru’t-Tebabia: Peygamberimiz’in doğduğu evin adına denir.
&Dai: Davet eden; Hz. Peygamber(s.a.v.), halkı İslam dinine davet ettiğinden dolayı kendisine bu lakap verilmiştir
&Ehli Beyt: Peygamber Efendimiz’in aile fertlerine ve bunların soyundan gelenlere denir.
&Ensar: Medine’ye göç eden müslümanlara yardım eden Medineli müslümanlara denir.
&Esmâ-i Şerife: Hz. Peygamber’in isimlerinden bahseden eserlerdir.
&El Mukri: Güzel Kur’an okuyan demektir. Efendimizin İslam davetçisi olarak Medine’ye gönderdiği Hz. Musab bin Ümeyr el Abderi’inin Medine’de El Mukri lakapı ile anılırdı.
&El Karineyn: İki dost demektir. Hz. Ebu Bekir ve Talha bin Ubeydullah Ben-i temim kabilesine mensupturlar. Kabileleri, onların Müslüman olduğuna çok kızarlar. Hatta “Kureyş’in Arslanı” diye bilinen Nefvel Bin Huveylid’in Hz. Ebu Bekir’i ve Talha’yı bir ipe bağlayıp, teşhir ederek işkence yapar. Bundan dolayı bu iki mübarek zata bu lakab verilmiştir.
&Eşhür-i Hurum: Haram aylar demektir. “Eşhür-i Hurum” denilen dört ayda savaşmak haram sayılırdı. Bu dört ayda (Zilka’de, Zilhicce, Muharrem, Receb)
&Eşnak: Tazminat belirleme demektir. Mekke’de kasten işlene ve cezası kısas olan suçların dışındakilere tazminat ödenirdi. Bu miktarları tespit etme görevine eşnak denilirdi.
&Evrensel: Bütün dünyaya ve insanlığa hitap eden anlamına gelen bir kavramdır.
&Ezlâm: Eski Araplarda oklar ile fal bakma işine denir. Cahiliye Arapları, evleneceği zaman, yolculuğu çıkacağı zaman, ticarete atılacağı zaman, sonucunun hayırlı olup olmadığını öğrenmek için, Kureyş’in en büyük putu Hübel’in bekçisinin elindeki torbadan “Elzem” denilen fal okları çekerlerdi.
&Fezailül Arab: Arapların faziletleri anlamına gelir. Arapların güzel davranışlarına Fezailül arab denir. Bağımsızlık ve özgürlüğe düşkünlük, yiğitlik, mürüvve (kavgada cesaret, felaket anında sabır, zayıfı koruma, güçlüye karşı koyma), cömertlik, ahde vefa, misafirperverlik, kendilerine sığnanları himaye etme, kanaatkârlık ve sabır gibi.
&Fahri Kâinat: Kâinâtın kendisi ile övündüğü zât; Peygamber(s.a.v) Efendimiz için kullanılan saygı ifâdesidir.
&Fetret’ül Vahiy: İlk vahiyle ikinci vahiy gelene kadar geçen bekleme süresine Fetret’ ül vahiy denir. Vahyin kesilmesi demektir. Peygamberimiz(s.a.v)’e Alak suresinin 1-5 ayetlerinin inmesinden sonra belli bir süre vahiy gelmedi. Bu dönem Fetret-i Vahiy diye isimlendirilir. (Rivâyetler 15 gün ile 3 yıl arasında değişmektedir.)
&Ficar Savaşları: Kötülük yapmanın ve kan dökmenin yasak olduğu aylarda (Zilkade, Zilhicce, Muharrem ve Recep) yapılan savaşlara ficar savaşları denir.
&Fil Vak’ası: Arapların takvim başı olarak kullanılır. Peygamberimiz(s.a.v.)’in doğumundan 52 gün kadar önce olmuştu.
&Gazavât-ı Nebî: Hz. Peygamber’in askerî faaliyetlerini anlatan eserlerdir.
&Gazve(Gazavat): Asker sayısı az veya çok olsun, savaş için yahut başka maksatla hareket edilsin, çarpışma meydana gelsin veya gelmesin, Hz. Peygamberin katıldığı seferlere denir.
&Halife: Hz. Muhammed(s.a.v)’in ölümünden sonra onun yerine geçen devlet başkanları ve dini liderlere denir.
&Hadari: Köy, kasaba ve şehirlerde yerleşik hayat yaşayan, tarım ve ticaretle uğraşan, Mekke, Medine ve Taif’te yaşayan Araplara denir.
&Hadigatü’l-Mevt: Yalancı peygamber olan Müseylime ve adamlarının Ebu Bekir efendimizin halifeliği döneminde öldürüldüğü bahçeye(ölüm bahçesi) verilen isimdir.
&Hane-i Saadet: Mescid-i Nebi’nin yanında Peygamberimiz ve hanımların barınmaları için yapılan odalara denir.
&Hateneyn: Rasulullah efendimizin iki mübarek damadı olan, Hz. Osman ve Hz. Ali, iki damatlarını heteneyn kavramı ifade eder.
&Hazine-i Emvâl: Savaş için hazırlanan silâh, mal ve âletleri muhâfaza etme görevidir.
&Hülefa-i Raşidin: Doğruluk üzere bulunan Halifeler demektir. Bu tabir genel olarak ilk dört büyük halife olan; Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer ve Hz. Osman ve Hz. Ali için kullanılır.
&Hılful Fudul: Fazilet örgütü demektir. Peygamberimiz gençliğinde bu örgüte üye olmuştu. Bu örgüt haksızlık kimden gelirse gelsin, kime yönelik olursa olsun haklının yanında haksızlara, zalimlere karşı tavır koyuyordu. Hz. Muhammed’e peygamberlik gelmeden önce müşriklerle “Fakirleri koruma ve kalkındırma” adı verilen bir anlaşma imzalandı.
&Hicret: İslam’ı yaşamak için yerel iktidarın zulüm rejimlerinden kaçıp daha müreffeh bir hayata kavuşmak müslümanca yaşamak, Allah (c.c.)’ın kanunlarını ikame etmek, Ruhun Allah (c.c.)’ın kanunlarıyla terbiye edilmesi için ilahi yaşam kaygısını Allah (c.c.)’ın arzında değişik yerlerde vermek sebebiyle yapılan göçe denir. Hz. Muhammed(a.s)’in 622 yılında Mekke’den Medine’ye göç etmesi olayına denir.
&Hilyei Şerif: Peygamber(s.a.v) Efendimizin dış görünüşünü (fiziksel özelliklerini) ve vasıflarını (karekterini) anlatan eserlere Hilyei şerif denir. (boyu, yüzü, gözleri, kaşları, yürüyüşü gibi)
&Hicretnâme: Hz. Peygamber’in hicretini anlatan eserlerdir.
&İsra: Hz. Peygamberin geceleyin Mekke’den Mescidi aksaya götürülmesine(sırlı yolculuğa) isra denir.
&Ihâr Yâr-ı Güzîn: Peygamber efendimizin dört seçkin ve büyük halîfesi: Hz. Ebû Bekr, Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz. Ali.
&İlaf: Kureyş ile ticaret yolu üzerindeki krallar arasında imzalanmış olan özel ticaret anlaşmalarana denir.
&Kasem: Yemin etme demektir. Katili bilinmeyen bir ölünün, ölü olarak bulunduğu yer halkından 50 kişinin onu öldürmedikleri ve öldürüleni bilmediklerine Kabe etrafında yemin ediyorlardı.
&Kıyâde: Eski Araplarda savaşta askere komuta etme görevine kıyâde denir.
&Kisve-i Şerîf: Hücre-i Saâdet’in beş köşeli duvarları ile birlikte üzerlerine Kubbetü’n-Nûr adı verilen küçük bir kubbe de yapılmıştı. Osmanlı padişahlarının gönderdikleri Kisve-i Şerîf bu kubbe üzerine örtülmekteydi.
&Kubbetü’l-Hadrâ: Mescid-i Nebevî’nin büyük yeşil kubbesine Kubbetü’l-Hadrâ (Yeşil Kubbe) denir.
&Kur’a: Suffede eğitim görmüş yetişmiş kimselere (hafızlara) denir.
&Liva: Hz. Peygamberin; hicret yürüyüşü de dâhil, katıldığı savaşlarda ve gönderdiği seriyyelerde kullanılan bayrağa denir.
&Manzûme-i Mevlid: Hz. Peygamber’in do-ğum gününü, dünyaya gelişini anlatan eserlerdir.
&Mevlit: Doğum zamanı demektir. Peygam-berimizin doğumu ve bunu anlatan eser anlamında kullanılan bir kavramdır.
&Meğazi: Peygamberimiz’in savaşlarını ko-nu alan eserlere denir.
&Mesalibül Arab: Arapların ayıpları anlamına gelir. Arapların cahiliyye dönemindeki çirkin davranışlarına Mesalibül arab denir. Kibir, cahiliye asabeti, gasp, içki, fuhuş, kumar, intikam arzusu, riba, hırsızlık, kan dökme ve yetim malı yemek gibi.
&Mirâciye: Miraçnâmeler demektir. Hz. Peygamber’in mirac mucizesini anlatan eserlerdir.
&Miraç: Hz. Peygamberin geceleyin Mekke’den Mescidi Aksa’ya götürülmesine isra denir. Ancak oradan göklere çıkarılmasına miraç denir
&Muvâcehe-i Şerîf: Maksûre’nin Ravza-i Mutahhara’ya bakan duvarlarına “Muvâcehe-i Şerîf” denilmektedir.
&Mücemmi: Birleştirici anlamına gelir. Ku-say b. Kilab Kureyş kabilesini bir araya getirdiğinden dolayı mücemmi unvanı verilmiştir.
&Mürüvve: Kavgada cesaret, felâket ânında sabır, zayıfı korumak, güçlüğe karşı koyma anlamına gelir.
&Mübareze: Arap adetlerine göre savaşın başında yapılan teke tek vuruşmalara mübareze denir.
&Mübadele: Kelime anlamı, göç, değiş- tokuş demektir. Değişim olan mübadele; ülkemizde Cumhuriyet’in kurulma yıllarında, Türk topraklarında yaşayan bir kısım Rum vatandaşı ile Yunanistan toraklarında yaşayan bir kısım Türk asıllı insanın anayurtlarına karşılıklı olarak dönmesidir
&Muhadram(un): Peygamber Efendimizin zamanında yaşadığı halde Efendimizi görme şerefine nail olamayan insanlara denir.(Veysel Karani, Habeş kralı Necaşi, Ebu Osman en- Nehdi ve Alkame b. Kays vb.)
&Muhacir: Mekke’den Medine’ye göç eden müslümanlara denir.
&Muâhât: Medine’deki muhacir ve ensar arasında sistematik kardeşleştirme faaliyetlerine ve Mekke’deki kureyşe mensup bazı müslümanların azatlı kölelerle kardeş ilan edilmelerine denir.
&Muallakat-ı Seb’a: Yedi Askı anlamına gelir. Müşrikler döneminde geleneksel olarak şiir yarışmaları yapılırdı. Birinci gelen yedi meşhur şiir Kâbe’nin duvarına asılırdı. Bu yedi şiire Muallakat-ı Seb’a denirdi. Başka bir tarifle; panayırda düzenlenen şiir yarışmalarında derece kazanmış meşhur yedi ünlü kasidelere denir.
&Mubahele: İslam’dan önceki dönemde dini bir konunun karşılıklı konuşmak suretiyle, halledilmesi imkânsız hale gelince, meseleyi çözümlemek için her iki tarafın haksız olanın Allah’ın lanetine uğraması için Allah’a dua ve niyazda bulunmalarına, yani karşılıklı lanetleşmeye denir.
&Mustaz’af: Bir Kur’ani kavram olan mus-taz’af; ‘’bedenen, ruhen ve toplumsal konum itibarıyla zayıflatılan kişiler’’i ifade eder.
&Nat-ı Şerif: Peygamber Efendimiz’i övmek için yazılan şiire Nat-ı şerif adı verilir.
&Neseb-i Şerif: Hz. Peygamber’in, Hz. Âdem’den başlayarak, nesebinin silsilesini konu edinen eserlerdir.
&Nedve: Kusayy tarafından yapılan “Dâru’n-Nedve” adlı istişâre meclisi binâsında yapılan toplantılara başkanlık etme görevidir. Savaş, sulh ve memleketin diğer bütün önemli işlerinin kararı, burada yapılan toplantılarda verilirdi. Kırk yaşından küçük olanlar, bu meclise alınmazlardı.
&Nezir: Uyarıp korkutan; Hz Peygamber, Allah’a ve kendisine uymayan fertleri cehennemin azabından korkuttuğundan dolayı bu lakapla anılmıştır
&Nezâre: Bir yerden başka bir yere nakledilecek eşyayı kontrol ve muâyene ettikten sonra “taşıma ruhsatı” verme görevidir.
&Panayır: Araplarda fuar geleneği mevcuttu. Bu sayede Araplar kabilelerin örf ve adetleri hakkında bilgi edinirlerdi. Fuar anlamına gelen bir kavramdır
&Ravza-i Mudahhara: Tertemiz çiçekli bahçe, cennet bahçesi anlamına gelir. Peygamberimizin kabri ile mimberi arasındaki yere denir. Mescid-i Nebevi’de peygamberimizden başka Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer’in kabirleri vardır.
&Rasulüssakaleyn: Peygamberimiz, insanlara ve cinlere gönderildiği için bu isimle anılmıştır.
&Raye: Hz. Peygamberin; hicret yürüyüşü de dâhil, katıldığı savaşlarda ve gönderdiği seriyyelerde kullanılan sancağa denir
&Sahâbe: Hz. Peygamber’e yetişip ona iman etmiş, örfen arkadaş denebilecek bir süre onunla birlikte bulunmuş ve Müslüman olarak ölen kimselere denir. Sayıları konusunda değişik rivayetler vardır.
&Salvele: Hz. Peygambere salatu selam getirerek yapılan duaya denir.
&Safiyy: Ganimetlerde Başkomutanlık hakkına safiyy denir.
&Sabikun-ı Evvelun: İslamiyeti kabul eden ilk sekiz kişi için kullanılan bir kavramdır. Bunlar: Hz. Aişe, Hz. Osmân, Zübeyr ibn Avvâm, Abdurrahmân ibn Avf, Sa’d ibn Ebî Vakkâs, Talha ibn Ubeydullah, Ebû Ubeyde ibn Cerrâh ve Erkam ibn Ebi’l-Erkam
&Sakifetü Beni Saide: Peygamberimizin vefatından sonra sahabenin toplanıp Hz. Ebubekir’e biat ettikleri mahallenin adıdır.
&Senetü-s Sürur: Surur yılı = Sevinç yılı demektir. Akabe biatından sonra peygamberimiz Musab bin Umeyr’i Akabe biatında müslüman olanlarla beraber Medine’ye göndermiş Evs ve Hazrec gibi kabileler müslüman olmuş bu duruma Peygamberimiz çok sevinmiştir. Bu yıla Senetü-s Sürur denir.
&Secere-i pak-i Muhammedi: Peygamber Efendimizin mübarek, temiz soy kütügü, soy agaci.
&Senetül vüfud: Heyetler yılı demektir. Peygamberin daveti üzerine Medine’ye yoğun bir şekilde elçilerin gelmelerine denir.
&Senet’ul- Feth: Fetih ve bolluk yılı demektir. Hz. Peygamber’in nuru, Hz. Amine’ye intikal ettiğinde, bir kaç yıl boyunca kıtlık sıkıntısına duçar olan halka rahmet yağmuru yağdı; öyle ki o yıla “Senet’ul- Feth” (fetih ve bolluk yılı) ismi verildi.
&Senetü`l- İbtihace: Bi`setin 12.(m.621) yı-lında Islamiyeti kabul edenler çok olduğu için bu seneye “Senetü`l Ibtihace“ denir.
&Senetü`l Hüzün: Boykotun kalkmasından 8 ay kadar sonra, Peygamberliğinin 10. yılı Şevval ayından önce Peygamberimizin amcasi Ebu Talib(80 yaşında) ve Hz. Hatice`nin vefat ettigi yıl.(620)
&Sefâre: Eski Araplarda aynı toplum içindeki fertler veya kabîleler arasında meydana gelen çekişmelerde hakem olarak arabulma hizmetidir.
&Seriyye: Hz. Muhammed(s.a.v)’in bizzat kendisinin katılmadığı ve bir sahabenin komutanlığı altında gönderdiği askeri birliğe denir. Seriyye birlikleri 5 kişiden 400 kişiye kadardır. Seriyye komutanlarından bazıları; Sa`d b. Ebi Vakkas, Ubeyde b. Haris, Abdullah b.Revaha, Zeyd b. Sabit, ebu Ubeyde b. Cerrah, Amr b. As ve Halid b. Velid
&Suffe: Mescid-i Nebevinin bitişiğinde bulunan eğitim-öğretim fonksiyonu üstlenen ve fakir kimsesiz ve barınacak yeri olmayan Müslümanlar için yapılmış olan mekânın adına nedir. İlk yatılı öğretmen okuludur.
&Suffe Ehli: Mescid-i Nebevinin bitişiğinde fakir kimsesiz ve barınacak yeri olmayan Müslümanlar için yapılmış olan yerde kalan kimselere denir.
&Şemâil-i Şerife: Hz. Peygamber’in huylarını, sözlerini, sohbetlerini, ibadet etmesini, elbiselerini, yemek yemesini ve sair davranış ve hareketlerinin tümünü anlatan eserlerdir.
&Seyyidü`l-Beşer: İnsanların efendisi anlamına gelir. Hz. Muhammed(s.a.v) İçin kullanılır.
&Seyyidu-ş Şüheda: Hz. Hamza(r.a.) için ‘’şehidlerin efendisi’’ manasında kullanılan kavram(tabir-unvan)dır.
&Şiar: Hz. Peygamberimiz, askerlerin silah arkadaşlarını düşmandan ayırabilmesi için, her sefer de ayrı olmak üzere bir parola seçiyordu. Bu parolaya şiar denir.
&Şehr-i Haram: Şehr-i Haram, Zilka’de ayı. Bu ayda savaş haram kılınmıştır. Zilhicce, Muharrem ve Recep ayları da savaş haram olan aylardır. Bu ayların dördüne birden Eşhür-u Hurum denir.
&Siyer-i Nebî: Siyer-i Nebî, Hz. Muhammed (s.a.v.)’in hayatını konu edinen bilim dalıdır.
&Sidre-i Münteha: Peygamberin ulaştiği en son makam.
&Sireti Nebi(Siyeri Nebi): Hz. Peygamber’in hayatını konu alan kitaba verilen isimdir.
&Tard ve Hal: Toplum dışı bırakma ve kanun dışı sayma demektir. Topluma zarar veren insanları cemiyet harici bırakmakla cezalandırmaktı.
&Tahannüs: Hz. Peygamber’in Hira dağında ibadetle meşgul olduğu söylenilir. Böyle inzivaya çekilip muayyen bir vakti ibadetle ve tefekkürle gecirmeye Tehannüs denir.
&Teref: Kur’ani kavramlardan olan “mal ve servet çokluğu nedeni ile şımarma “yı ifade eder.
&Ümmet: Bir peygambere inanıp onun yolunda gidenlerin hepsi ‘’ümmet’’ kavram ile ifade edilir.
&Ümmül Kura: Kasabaların anası demektir. Mekke kast edilir. Kâbe’den dolayı Mekke’nin diğer şehirlerarasında önemli bir yeri vardır. Kur’an-ı Kerim’de Mekke şehrine Ummül Kura (Şehirlerin anası) adı verilmiştir. (En am Suresi: 92)
&Üstüvanetü`l-Vufud: (Amm’ul-Vufud) Heyetler sütünu demektir. Hz. Peygamberin Mescid-i Nebi`de elçileri kabul ettiği yer
&Vela Bağı: Savaş veya baskın sonucu ele geçirilen veya satın alınılan köle azat edildiğinde aralarında kurulan bağa denir.
&Zinnureyn: İki nur sahibi demektir. Hz. Osman Peygamberimizin iki kızı (Rukiyye, Ümmü Gülsüm) ile evlendiğinden dolayı bu lakapla ile isimlendirilir.