2- Hz. MUHAMMED’İN DOĞUMU, ÇOCUKLUĞU VE GENÇLİĞİ
⇒Hz. Muhammed(s.a.s.) 20 Nisan 571 tarihinde Mekke’de Benî Hâşim mahallesinde, babası Abdullah’tan kalan evde dünyaya geldi. Kaynaklarda onun Fil Olayı’nın meydana geldiği yılda, bu olaydan 55 gün sonra ve kamerî aylardan Rebîülevvel’in 12. gecesinde doğduğu kaydedilir. Doğumdan sonra Hz. Muhammed (s.a.s.)’i üç veya dokuz gün annesi Âmine, daha sonra kısa bir müddet, amcası Ebû Leheb’in câriyesi Süveybe emzirdi. Süveybe ondan önce Hz. Hamza’yı ve daha sonra da Ebû Seleme’yi de emzirdiği için Hz. Muhammed(s.a.s.)’le bu ikisi sütkardeşi olurlar.
⇒Hz. Muhammed(s.a.s.)’in süt ailesi: Süt aile olarak verildiği kabile’nin adı: Sa’d b. Bekir kabilesi fasîh Arapçasıyla ünlüydü. Sütannesi: Halime bint, Sütbabası: Hâris b. Abdüluzzâ, Sütkardeşleri: Abdullah, Üneyse ve Şeymâ’dır. Hz. Peygamber düzgün bir lisana sahip oluşunun, çocukluğunu bu kabile arasında geçirmesine bağlı olduğunu söylemiştir.
Şakkı sadır:
⇒Hz. Peygamber’in göğsün yarılması hadisesidir.
Şerhi sadır:
⇒Göğsün açılmasından bahsedilmektedir. İnşirâh Sûresi’nde “Biz senin göğsünü açıp genişletmedik mi?” derken, “şakkı sadır”dan, göğsün yarılmasından değil, “şerhi sadır”dan, yani göğsün açılmasından bahsedilmektedir. Göğsün açılmasından maksat da arayış içinde olan Hz. Peygamber’e hak dinin gösterilmesi, peygamberlik görevini nasıl yerine getireceğine dair endişelerinin, korkularının, Allah tarafından genişlik verilerek giderilmesi, gönlünün arıtılması ve ferahlatılmasıdır. Yani olay maddi değil, manevîdir.
⇒Hz. Muhammed (s.a.s.) altı yaşında iken annesi Âmine, yanına çocuğunu ve cariyesi Ümmü Eymen’i de alarak Medine’ye gitti. Gayesi, doğumdan önce vefat eden kocası Abdullah’ın kabrini ve ailenin dayıları sayılan Adiy b. Neccâroğullarını ziyaret etmekti. Medine’de en-Nâbiğa’nın evinde misafir edildiler. Abdullah’ın mezarı da bu evin avlusunda idi. Burada bir ay kadar kaldıktan sonra Mekke’ye dönerken Âmine, Medine’ye yaklaşık 190 km. uzaklıkta bulunan Ebvâ‘da hastalanarak vefat etti ve orada defnedildi. Ümmü Eymen çocuğu Mekke’ye getirerek dedesine teslim etti.
⇒Peygamberimiz annesinin vefatından sonra, sekiz yaşına kadar, iki yıl dedesinin himayesinde kaldı. Bakımını da dadısı Ümmü Eymen yürüttü. Dedesi, Hz. Muhammed (s.a.s.)’i çok severdi; onsuz sofraya oturup yemek yemezdi. O 8 yaşında iken dedesi vefat etti. Abdülmuttalib vefat etmeden önce torununu Ebû Tâlib’e emanet etti. Ebû Tâlib’in hanımı; Fâtıma bint Esed’dir. Hz. Peygamberin İncil’de gönderileceği vadedilen peygamber olduğunu söyleyen rahib: Busrâ kasabasında yaşayan Bahîrâ adındaki rahiptir.
⇒Hz. Muhammed (s.a.s.)’in gençliğinde başından geçen önemli olaylardan birisi de Dördüncü Ficâr Savaşı’na katılmasıdır. İslâm’dan önce Arap kabileleri arasında çeşitli sebeplerle sık sık savaşlar meydana gelirdi. Bunlardan dördü, kötülük yapmanın ve kan dökmenin yasak olduğu haram aylarda yapıldığı için, “Ficâr Savaşları” denilmiştir. Hz. Muhammed (s.a.s.) bu savaşlara iştirak ettiği sırada yirmi yaşında idi. Onun katıldığı bu savaşta Kureyş ve Kinâne kabileleri, Kays Aylân ve müttefikleriyle karşı karşıya gelmişlerdir. Bu savaş Kinane kabilesinden Berrâd b. Kays’ın, Hevâzin kabilesinden Urve b. Utbe’yi bir ticarî rekabet üzerine öldürmesi sonucu, Hevâzin kabilesinin Kureyş ve müttefiklerine saldırıp Harem bölgesine kadar kovalaması üzerine çıkmıştır.
⇒Araplar arasında savunma, himaye veya zulme uğrayanın hakkını zalimden alma gibi amaçlarla ittifak kurulurdu. Bu, anılan maksatlarla iki veya daha fazla kabile, bir kabile ile başka bir kabileye mensup bir şahıs veya iki şahıs arasında yardımlaşmayı ve dayanışmayı temin için gerçekleşebilirdi. “Hilf”(ahlâf) adı verilen bu ittifak ve antlaşmalar, kuruluş amacına veya kuruculara verilen sıfatlara göre Hilfü’l-Fudûl, Hilfü’l-Mutayyebûn, Hilfü’l-Ahlâf gibi adlarla anılırdı. Hz. Muhammed (s.a.s.), Ficâr Savaşlarından kısa süre sonra Hâşim, Muttalib, Esed, Zühre ve Teymoğullarının ittifakı ile kurulan Hilfü’l-Fudûl Antlaşması’na katılmıştır.
⇒Bu antlaşmanın gerçekleşmesine Hz. Muhammed (s.a.s.)’in amcası Zübeyr teşebbüs etmiştir. Teym kabilesi ileri gelenlerinden Abdullah b. Cüd’ân’ın evinde toplanan kurucu üyeler; zulme uğrayanların haklarını zalimlerden alıncaya kadar mücadele edeceklerine, Mekke halkından ve Mekke’ye dışarıdan gelen kimselerden haksızlığa uğrayanların yanında yer alacaklarına ve zalimden hakkını alıncaya kadar mazlumu destekleyeceklerine dair karar aldılar. Yirmi yaşında iken bu antlaşmanın imzalanmasına iştirak eden Hz. Muhammed (s.a.s.), sonraları bu olaydan övgüyle bahsetmiş ve şunları söylemiştir: “Ben, Abdullah b. Cüd’an’ın evinde bir antlaşma yapılırken bulundum ki, bu antlaşmayı güzel ve kızıl develere değişmem. İslâm’da böyle bir antlaşmaya çağrılsam derhal kabul ederim”.