Fatih ÇOLLAK / Tashihi Huruf

KEFFARETLER

YEMİNLER

EVLİLİK

BOŞANMA

SİYER-İ NEBİ

TEMİZLİK / TEHARET / DİYANET(DİB) FETVALARI

ADAK VE YEMİN / DİYANET(DİB) FETVALARI

DUA VE ZİKİR / DİYANET(DİB) FETVALARI

KADINLARA ÖZEL HALLER / DİYANET(DİB) FETVALARI

MİRAS VE VASİYET / DİYANET(DİB) FETVALARI

YİYECEKLER ve İÇECEKLER / DİYANET(DİB) FETVALARI

BİDAT VE HURAFELER / DİYANET(DİB) FETVALARI

10.200 SORULU-CEVAPLI MÜLAKAT SORULARI

1-Kur’an-ı Kerim ile ilgili SORULAR VE CEVAPLAR

2-Tecvid ile ilgili SORULAR VE CEVAPLAR

3-Tefsir ile ilgili SORULAR VE CEVAPLAR

9-Hadis ile ilgili SORULAR VE CEVAPLAR

12-Kelam ve Akaid ile ilgili SORULAR VE CEVAPLAR

14-Hac ve Umre ile ilgili SORULAR VE CEVAPLAR

16-Peygamberler ile ilgili SORULAR VE CEVAPLAR

21-Siyer-i Nebi ile ilgili SORULAR VE CEVAPLAR

28-Genel Kültür ile ilgili SORULAR VE CEVAPLA

3- Kurumsallaşma sürecinin başlaması

3- KURUMSALLAŞMA SÜRECİNİN BAŞLAMASI(Medine dönemi)

A- MESCİD-İ NEBEVÎ VE HZ. PEYGAMBER DÖNEMİNDE DİĞER MESCİTLER

Mescid-i Nebevî:

(Peygamber Mescidi)’dir. Hz. Peygamber devesinin çöktüğü alana bir Mescid inşa etmeye karar verdi. Medinelilerin hurma kuruttuğu bu arsayı satın almak istediğinde sahipleri, karşılıksız olarak vermek istediler. Ancak Hz. Peygamber bunu kabul etmedi. Arsanın değeri olan on dinarı Hz. Ebû Bekir ödedi. Başlangıçta kıblesi Kudüs’e doğru olan Mescid-i Nebevî’nin üç kapısı vardı.

Bâbü’s-Selâm:  

Mescid-i Nebevî’nin Birinci kapısı güneyde, bugünkü kıble duvarında bulunuyordu.

Bâbü-Cibrîl:  

İkinci kapı doğu tarafında idi. Hz. Peygamber bu kapıyı kullanırdı

Bâbü-Âtike:  

Üçüncü kapı ise batı yönünde bulunuyordu.

Güney duvarı boyunca Suffe denilen bir revak veya gölgelik bulunmaktaydı. Kıble, Kudüs’ten Kâbe’ye çevrilince güney yönünde bulunan kapı kapatılarak kuzey yönünde aynı adla yeni bir kapı açıldı. Diğer kapılarda herhangi bir değişiklik yapılmadı. Suffe ise güneyden kuzeye nakledildi. Bugünkü anlamda oyuntu şeklindeki ilk mihrab, Emevî halifelerinden Ömer b. Abdülaziz’in Medine valiliği sırasında yapılmıştır.

Meşrube, şurfe, hızâne:  

Hz. Peygamber’in evinin odalarından birisi. Burası gıda maddeleri, silahlar vesaire eşyanın saklandığı bir devlet hazinesi (Beytülmâl) olarak kullanılmaktaydı. Buranın muhafaza ve idareciliği ile Bilâl-i Habeşî görevlendirilmişti.

Ebû Eyyûb el-Ensârî:  

Hz. Peygamber Medine’ye hicret ettikten sonra evi tamamlanıncaya kadar yedi ay boyunca Ebû Eyyûb el-Ensârî’nin evinde kaldı.

Ebû Râfi’ ile Zeyd b. Hârise:  

Resûl-i Ekrem aile fertlerini Medine’ye getirmek üzere Mekke’ye gönderdi.

Mescid-i Nebevî ibadet mahalli olmanın yanında, Hz. Peygamber’in sohbet ve vaaz yaptığı, askerî işlerin müzakere edildiği, elçilerin kabul edildiği, bazen duruşmaların yapıldığı, folklor gösterilerinin tertiplendiği bir mekândı. Mescid-i Nebevî, elçilerin kabul yeri olarak kullanılırdı. 5/626 yılından itibaren 11/632 yılına kadar, 9/630 yılında daha yoğun olmak üzere, Arabistan’ın çeşitli bölgelerinden Medine’ye heyetler gelmiştir.

Üstüvânetü’l-Vüfûd:

“Elçiler Sütunu”. Peygamberimiz elçileri Mescid’de “Elçiler Sütunu” adını taşıyan bir direğin önünde kabul ederdi.

Mescidü’l-Kıbleteyn (İki Kıbleli Mescid):  

Adını kıblenin değişmesinden alan bu mescid, Hazrec’den Benî Selime’ye aitti. Hz. Peygamber Medine’ye hicretinden sonra on altı veya on yedi ay Kudüs’e doğru yönelerek namaz kılmıştı. Hicretin ikinci yılında Hz. Peygamber sahâbîleri ile Benî Selime mescidinde öğle namazının ilk iki rekatını kılınca kıblenin değişmesi ile ilgili ayet nâzil oldu. Bunun üzerine Hz. Peygamber yönünü Kâbe’ye çevirdi. Böylece Hz. Peygamber iki ayrı kıbleye dönmüş olarak namaz kıldığı için bu mescid “İki Kıbleli Mescid” adını almıştır.

B- SUFFE

Suffe, Mescid-i Nebevî’nin bitişiğinde üzeri hurma dallarıyla örtülü, fakir, kimsesiz ve barınacak yeri olmayan Müslümanlar için yapılmış gölgelikti. Burada kalanlara Suffe Ehli, Suffe Ashâbı denilirdi. Suffe Ehli, kimsesiz muhâcirler, bekarlar, Arap kabilelerinden Müslüman olup Medine’ye göç edenler ile ilim tahsil etmek isteyen sahâbîlerden oluşuyordu. Bunlar genellikle yoksul kimselerdi.

Ubâde b. Sâmit:  

Suffe’de Kur’an öğretmek üzere öğretmenlik yapıyordu. Hz. Peygamber Medine dışına irşad ve İslâm’ı anlatmak için bir kimse veya ekip göndereceği zaman Suffe Ashabı arasından seçerdi. Bunlardan orduya katılanlar, diplomatik faaliyetlerde görevlendirilenler ve müezzinlik yapanlar da vardı. 

C- YENİ BİR KARDEŞLİK SİSTEMİ

Şimdi sıra Muhacirlerle Ensarı kardeşleştirmeye gelmişti. Hz. Peygamber, Enes b. Mâlik’in evinde (bir rivayete göre Mescid-i Nebevî’de) hicretin birinci yılının ortalarında onları topladı ve ikişer ikişer kardeşleştirdi. Bu sistemin yüklediği sorumlulukları taraflara açıkladı. Kardeşleştirilen kimselerden bazıları şunlardır:  Hz. Ebû Bekir ile Hârice b. Zeyd, Abdullah b. Mes’ud ile Muâz b. Cebel, Mus’ab b. Umeyr ile Ka’b b. Mâlik.

Kardeşleştirmenin, rastgele seçilen iki kişinin bir araya getirilmesiyle oluşturulmadığını; bilakis hicretten itibaren altı ayı aşkın bir süre zarfında Hz. Peygamber’in müslümanları iyice tanıyarak, durumlarını inceleyerek ve her çift arasında ortak vasıflar bularak bunu gerçekleştirdiğini belirtmek gerekir. 

D- BİRARADA YAŞAMA TECRÜBESİ

Hz. Peygamber ve Müslümanlar vesîkanın şartlarına riayet ettiler. Yahudilerin vesîkanın şartlarına her riayetsizliklerinde Hz. Peygamber, onlara ahde vefa göstermeleri gerektiğini hatırlatmıştır. Ancak Yahudilerin vefasız davranmaları, Kureyş’i tahrik etmeleri, hileleri, Evs ve Hazrec’in aralarını bozmaya çalışmaları, Resûl-i Ekrem’e suikast tertiplemeleri gibi davranışları sebebiyle önce onlardan Kaynukâ’, sonra Nadîr grupları şehirden çıkarıldılar. Hendek savaşından sonra da Kurayza’nın cezalandırılmasıyla vesîka yürürlükten kalkmış oldu.